Bu arada, azınlık grupları sıklıkla diğer tarafın nefret, hoşgörüsüzlük ve dar kafalılığıyla karşılaşıyor. | TED | وفي الوقت نفسه ، لا ترى الأقليات في معظم الوقت من الجانب الآخر سوى الكراهية والتعصب وضيق الآفق |
Uzun ve dar yap | Open Subtitles | تجعله طويل وضيق |
Ve güzeldir de, sıcacık ve dar. | Open Subtitles | والمكان جميل ودافئ وضيق |
Açık denizde balık avlamak, çoğu deniz kuşunun ortak özelliği olan uzun ve dar kanatlar gerektirir. | Open Subtitles | الصيد فوق البحر المفتوح جعل جناحيه طويلة وضيقة شكل أكثر شيوعاً بين الطيور البحرية |
Sadece şunu söylemek istiyorum. Cimri ve dar fikirlisin. | Open Subtitles | أريد قول أنك مقزز وضيق الافق |
Zoru seçen bir adam... ve dar yolu seçen bir adam. | Open Subtitles | الرجل الذي أختار ممر صعب وضيق |
- Düz ve dar. | Open Subtitles | - مستقيم وضيق |
- Düz ve dar. | Open Subtitles | - مستقيم وضيق |