Nefret ettiğim adamla evlendim, sizin acınası sarhoş babanızla bu yüzden çocuklarım ayrıcalıklı ve kolay bir yaşama sahip olabildi. | Open Subtitles | حصلت على الزواج من رجل كرهت. مثير للشفقة، والد مخمور الخاصة بك. جميع حتى أولادي يمكن أن يكون حية الامتياز وسهولة. |
Düzgün ve kolay bir iniş oldu. | Open Subtitles | بنعومة وسهولة |
Dolayısıyla üçgen, bu katsayıların hepsini görmenin hızlı ve kolay bir yoludur. | TED | لذلك يعطي هذا المثلث طريقة سريعة وسهلة للبحث عن كل هذه الأمثال. |
Ara sıra araçlardan kaçma sayılmaz ise, bisiklet bir yere ulaşmak için güvenli ve kolay bir yol idi. | TED | بالإضافة إلى تفادي السّيّارة المستعملة، فقد كانت طريقة آمنة وسهلة للتّنقّل. |
Onu oradan çıkarmak için hızlı ve kolay bir yol. | Open Subtitles | كانت طريقةً سريعة وسهلة لإخراجه من هناك |
Hızlı ve kolay bir soygun olacak. | Open Subtitles | أنها نتيجة سريعة وسهلة |