Tekrar gittiğimizde, yeni evler buluyoruz ve mısır yeniden yetişiyor. | Open Subtitles | عدنا إلى هناك وجدنا منازل جديد و الذرة تنمو من جديد |
O adalardaki bahçelerde çok vakit geçirirdim böylece birliğim taze domates ve mısır yiyebildi. | Open Subtitles | فقد كنت أقضى وقت فراغى على تلك الجُزُر فى العناية بالنباتات مثل الطماطم و الذرة الخضراء و تلك النباتات اللتى يمكننا حملها |
Hepiniz Tunus ve mısır'da başlayan Arap Baharı'nı görmüş olmalısınız. | TED | وكما نرى جميعاً في ربيع الدول العربية كيف انه بدأ في تونس ومصر |
Ve bu platformlar Tunus ve mısır'daki aktivistlere geçtiğimiz bahar ve ötesinde kesinlikle çok yardımcı oldu. | TED | وهذه البرامج أو المنابر التقنية كانت بلا شك مفيدة جداً للناشطين في تونس ومصر في فصل الربيع المنصرم وما تلاه. |
Yukarı, Nil'in yukarsına, yeşil toprakları ve mısır'ı gerimizde bırakıp, | Open Subtitles | اذا تحركت فى أعالى النيل تاركا مصر و الارض الخضراء خلفك |
Buğday, pirinç ve mısır bitkisel besin kaynağımızın yüzde 95'ini oluşturur. | TED | القمح والرز والذرة تشكل 95 بالمائة من مصادر كوكبنا للغذاء. |
Onun tüm hayatı Süpermen ve mısır gevreği be. | Open Subtitles | حياته بأكملها تدور حول (سوبرمان) والحبوب |
- Yumurta ve mısır ezmesi. | Open Subtitles | ــ بيض وجريتس |
Bundan dolayı da Roma, Kartaca ve mısır gibi yerlerde sadece onların tahıl rezervlerini ele geçirerek savaşı etkili bir şekilde sürdürebildi. | TED | لذلك فإن روما شنت حرباً بفعالية على مواقع مثل قرطاج و مصر فقط لتضع يديها على احتياطيهم من الحبوب |
Adem ile Havva'nın hikayesini, Hint ve mısır geleneklerinin ışığında okursak, hayat ağacını koruyan yılanın Kundalini olduğunu görürüz. | Open Subtitles | إذا قرأنا قصة آدم وحواء في ضوء الفيدية والتقاليد المصرية نجد أن الثعبان الذي يحرس شجرة الحياة هو الكونداليني. |
Biraz fasulyem ve mısır lapam var. | Open Subtitles | لديّ بعض الحبوب و الذرة |
Biraz fasulyem ve mısır lapam var. | Open Subtitles | لديّ بعض الحبوب و الذرة |
Keçi peyniri, domates yer mantarı ve mısır unu sana neyi çağrıştırıyor? | Open Subtitles | و الذرة لكِ؟ |
Roma İmparatorluğu döneminde, Hindistan ve mısır arasında seyahat eden gemiler Asya Yaban Kedisi F.s ornata'nın kökenini taşıdı. | TED | إبان عهد الإمبراطورية الرومانية، حملت السفن بين الهند ومصر سلالة القط البري في آسيا الوسطى فيليس سيلفيستريس أورناتا. |
Başına güneş geçmiş adamların yanlış hesapları yüzünden Suudi, Ürdün ve mısır elçiliklerimiz kapanmak üzere. | Open Subtitles | بسبب خطأ رجالك فى التقدير نحن الأن فى خطر لفقدان سفارتنا فى السعودية, الأردن, ومصر |
Suriye ve mısır saldırdığında kimse onlara yardım etmeyecek. | Open Subtitles | لا يريدون مساعدة مصر و سوريا في الهجوم على اسرائيل حتى الاردن |
Suriy e ve mısır saldırırken yardım etmey ecekler. Hatta Ürdün. | Open Subtitles | لا يريدون مساعدة مصر و سوريا في الهجوم على اسرائيل حتى الاردن |
Midelerinin dizayn edildiği üzere ot yemek yerine, soya ve mısır yiyerek yaşamlarını sürdürmeye zorlanıyorlardı. | TED | بدلاً عن قضاء وقتها في أكل الأعشاب الطبيعية، التي تقوم معدتها بهضمها، تم إجبار المواشي على أكل الصويا والذرة. |
Tanrılar, lordlar ve mısır yer altına gömüldü. | TED | كان يتمّ دفن الآلهة والأمراء والذرة في العالم السفليّ. |
Onun tüm hayatı Süpermen ve mısır gevreği be. | Open Subtitles | حياته بأكملها تدور حول (سوبرمان) والحبوب |
Kapadokya, Suriye ve mısır'da isyan eden her şehirden, beş bin kişi alınacak ve çarmıha gerilecek. | Open Subtitles | لكل مدينة متمردة كابادوسيا و سوريا و مصر يجب القبض على خمسة آلاف شخص لكى يصلبوا |
Sezar kral olmaya çalışan, güce aşık bir tirandı. ve mısır Kraliçesi Kleopatrasıyla keyfine bakıyordu. | TED | لقد كان قيصر طاغية مُتعطشاً للسلطة، حاول أن يجعل نفسه ملكاً أثناء زواجه من الملكة المصرية كليوباترا. |