Üstünde bizim üniversitenin logosu vardı. Biliyorsunuz çocuklara öğretiyoruz ve onlara oyunlar alıyoruz | TED | كنت قد وضعت شعار جامعتي عليها نحن نحب اطفالنا .. ونشتري لهم الالعاب |
dedim. ve onlara birçok bilimsel araştırmanın da bu şekilde yapıldığını söyledim. | TED | وشرحت لهم أنّ الكثير من البحوث العلمية يتمّ انجازها باستخدام هذا الأسلوب. |
Shanghai'da, yerel bir lezbiyen grup ile konuşma şansım oldu ve onlara kendi hikayemizi bozuk Mandarin aksanımla anlatmaya çalıştım. | TED | في شنغهاي، سنحت لي الفرصة للتحدث إلى مجموعة محلية من المثليات جنسيا وأخبرهم قصتي بلغتي الصينية الرديئة. |
Ve yerine geçmek için iki insan seçtim, ve onlara Facebook'ta nasıl davranmam gerektiğin sordum. | TED | و إخترت شخصين إعتباريين, وسألتهم أن يعطوني توصيفا كيف أؤدي مثل دورهم على الفيسبوك. |
ve onlara buralardan uzak durmalarını söyleyin. | Open Subtitles | وأخبريهم بأن يذهبوا إلى الطريق السريع المكان الذي يجب أن يكونوا فيه |
Şimdi dışarıya çık ve onlara defolup gitmelerini söyle! | Open Subtitles | اذهب إليهم في الخارج واخبرهم. أن ينصرفوا. |
Ve zamanla onlara ve onlara daha fazla bağlı hissedeceksiniz. | Open Subtitles | ومع مرور الوقت سوف تشعر أكثر وأكثر ارتباطا به ولهم. |
Yoksa yetkili makamları arar ve onlara Jay Roma'dan bahsederim. | Open Subtitles | أو بالطبع أستطيع الإتصال بالسلطات و أخبرهم بخصوص جاي روما |
Bir mektup yazar ve onlara açıklarım. - Hemen şimdi mi? | Open Subtitles | يجب أن أعيش حياتي الخاصة سأكتب لهم رسالة وأوضح لهم الأمر |
Bir an için park yerine ineceğini ve onlara yemek servisi yapacağımı sandım. | Open Subtitles | اعتقدتُ لوهلة أنّها ستهبط في موقف السيّارات و سيطلبون أنْ أقدّم لهم الطعام |
Babam, onları uzaktaki uçuş pistlerine götürür, oradan alır ve onlara malzeme getirirdi. | Open Subtitles | كان أبي يأخذهم ذهاباً وإياباً في الطائرة من المهابط البعيدة ويجلب لهم التجهيزات |
ve onlara benimle birlikte olduğuna dair yalan söylemek zorunda kalacağım! | Open Subtitles | و أنا لن أكذب و أقول لهم أنك كنت فى منزلى |
Aynen, müşteriler kızarsa, ne istediklerini sor ve onlara iyilik yapıyormuş gibi davran. | Open Subtitles | أجل و أذا الزبائن أنزعجوا أسئلهم ماذا يريدون وتصرف وكأنك تقدمين لهم معروفاً |
Dört T.R.S.'i kapatın ve onlara K.F.T. 1900'e dönmeden önce radar desteği istediğimizi söyleyin. | Open Subtitles | لا تى آر إس وأخبرهم أننا نحتاج تقارير الرادار قبل كى. إف. |
- Hayır, sadece sen kötüsün ! Dışarı çık ve onlara bunu söyle! - Hayır ! | Open Subtitles | لا,أنت فقط الرجل السيىء أذهب الى الخارج وأخبرهم |
Veya lösemili çocuğu ile ilgilenen aile gördün mü ve onlara umut ve hayallerinden vazgeçmenin nasıl hissettirdiğini sordun mu? | Open Subtitles | أو رؤية عائلة تعتني بطفل مصاب بسرطان الدم وسألتهم عن شعورهم إزاء التخلي عن كل آمالهم وأحلامهم |
Dünyada birçok kişiye bunu yaptırdım ve onlara sordum: "Sana tutkusunu anlattığında o kişiyle ilgili neyi fark ettin?" | TED | لدي أناس يقومون بذلك حول العالم، وسألتهم: "ماذا لاحظتم على الأشخاص الآخرين عندما وصفوا شغفهم؟". |
ve onlara bir şekilde, o kadar uzun yaşamayacağımı bildiğimi söyle, ve önemli değil. | Open Subtitles | وأخبريهم بأنني بطريقة ما كنت أعلم بأنني لن أعيش طويلاً ولا بأس بذلك |
Jesse, eyalet alkol yetkililerini arayacağım ve onlara arka odada korkunç bir suç işlenirken içki servisi yaptığını anlatacağım. | Open Subtitles | لم ارى احد معه جيسي سأبلغ سلطة المشروبات الكحوليه واخبرهم عن طريقة اعطائك الكحول |
Ben sadece sana ve onlara iyilik etmeye çalışıyorum Remy. | Open Subtitles | أنا فقط أحاول أن أقدم لكَ ولهم خدمة، ريمي |
İstediğin buysa. Pekâlâ. Şimdi git ve onlara bir sürü yalan söylediğini anlat. | Open Subtitles | ـ إذا أحببتِ ذلك ـ حسناً ، إذهب الآن و أخبرهم أنك قلت الكثير من الأكاذيب |
Bana söylenir söylenmez, Albuquerque'deki polisle temasa geçtim ... ve onlara güvende olduğunuzdan emin olmak için hiçbir masraftan kaçınmamalarını söyledim. | Open Subtitles | بمجرد ان علمت بذلك قمت بالاتصال بالبوليس فى البوكوركى واخبرتهم بألا يدخروا جهدا ليتأكدوا انك بخير ريس.. |
Hepsini bir çantaya koymak eve götürmek ve onlara göstermek. | Open Subtitles | أردت أن أضعه في حقيبة أخذه للبيت وأريهم إياه |
ve onlara haftalık 50 papel harçlık veriyor. | Open Subtitles | ويعطيهم 50 دولار مصروفهم الأسبوعي |
Bebeklerinin fiziksel rahatsızlıkları iyi ele alındı ve onlara güzel bir yerde birlikte zaman geçirme imkanı verildi. | TED | تم التدبير الجيد لعدم الراحة الجسدية لطفلهم وتم منحهم جميعًا الوقت ليكونوا معًا في مكان جميل. |
yani onlarla konuşmak için geri gittim. ve onlara bandajları çıkarma konusunda bulduklarımı anlattım | TED | لذا، فقد رجعت لهم وأخبرتهم ما توصلت إليه حول إزالة الضمادات. |
Bir olaya denk geldim ve onlara yardım etmeyi önerdim. | Open Subtitles | وجدتهم يحققون في قضية ما، وعرضت عليهم خدماتي. |