Buradan da iknanın en fazla bilgi ve emek gerektireceği eyaletlere gideceğiz. ve umut ediyoruz ki, hızımız akışı değiştirmeyi sağlar. | TED | ومن هناك، نذهب للولايات التي ستحتاج أكبر كم من البيانات والعمل لإقناعها بفعالية البرنامج، ونأمل أن يقلب تيار نجاحنا الموازين في تلك الولايات. |
Bu küçük cesur davranışlarda bulunabiliriz ve umut ederiz ki, seçimlerimiz güce sahip insanlara doğru yönelir -- editörler, film ve müzik yapımcıları, genel müdürler, yasa koyucular -- sürekli, anlamlı değişimler yaratmak için daha büyük, daha cesur seçimler yapan insanların. | TED | يمكننا القيام بمثل هذه الأفعال الصغيرة الشجاعة ونأمل أن تصل خياراتنا الى أصحاب السلطة -- والمحررين، ومنتجي الموسيقى والأفلام ، كبار المدراء التنفيذيين والمشرعين -- الناس الذين يمكنهم القيام بخيارات كبيرة وشجاعة لخلق تغير دائم ذي معنى . |
Geleceğimiz ve umut için, beraber yaşadığımız hayatın özlemiyle dua ediyorum. | Open Subtitles | كم أحن لحياتنا سوياً و أن ينعم الله علينا بالأمل في مستقبل مشرق |
Nihayetinde orada, sevgi ve keskin kılıçlar neşe ve umut vardı. | Open Subtitles | وفي آخر ما تقول : هناك حب ونصاله الحادة الفرح والأمل |
Harika bir arkadaş grubu ve ebeveynlere sahip olmak ve sevgi dolu bir ilişki içinde olmak, bana diğerlerine yardım etmek için güç ve umut verdi. | TED | وجود دائرة كبيرة من الأصدقاء، والآباء داعمة والدخول في علاقة عاطفية، في الواقع منحني قوة وأمل لمساعدة الآخرين. |
Sag ol. Dalga mi geçiyorsun? Bir hayal ve umut vaazi daha duymamak için her seyi yaparim. | Open Subtitles | هل تمزحين, سأفعل أي شيء حتى لا أسمع خطاب الأحلام والآمال |
Doktor tedavi sunar, aynı zamanda önerilerde bulunur ve umut verir. | Open Subtitles | يعرض المعالجة لكنه يجب أن يعرض الإستشارة والامل |
Bir ekmek parçası açlığınızı yatıştırabilir, ve umut etmek sizi hayatta tutacak ekmeği getirebilir. | TED | قطعة من الخبز تستطيع تلبية جوعك و الأمل يجلب لك الخبز ليبقيك حياً |
Ve bu insanlara verdiğim en faydalı ve umut verici bilgi, çünkü sağlık açısından size ne olduğunun genlere bağlı olması şeklinde bir hayat görüşünden yola çıkmak sizi umutsuz vaka yapar. | Open Subtitles | و هذه المعلومات هي أكثر شيء مساعد و مفعم بالأمل التي بدوري أقدّمها للناس. لأنّك إذا ما عشت حياتك |
Gençken, çok saf ve umut doluyduk | Open Subtitles | عندما كنا شباب كنا ساذجون ومليئون بالأمل |
Nazik, güzel ve umut dolu birisin. | Open Subtitles | انتِ لطيفة ،، جميلة إنسانةٌ مفعمة بالأمل |
Başladığım tema ile bitirmek istiyorum, yenilenme ve umut. | TED | لذا أريد أن أنتهي بالفكرة الرئيسية التي بدأت بها، والتي عن التجديد والأمل. |
Umut naif değildir ve umut uyuşturucu değildir. | TED | الأمل ليس أمرا ساذجا، والأمل ليس مخدرا. |
Doktor tedavi sunar, aynı zamanda önerilerde bulunur ve umut verir. | Open Subtitles | يقدم العلاج .. ويقدم أيضاُ المشورة والأمل |
Çünkü resmen adı konana kadar hâlâ umut vardır ve umut... | Open Subtitles | لأنّه قبل انتهاء الأمر لهذا الوضع صراحةً، فقد كان هناك أمل وأمل. |
Ama yaşayan birinin olması bana cesaret ve umut veriyor. | Open Subtitles | ولكن بسببك أنتِ، بتُّ أعيش على شجاعة وأمل بلقياك |
Ben olsam, herkese bir sembol ve umut verirdim. | Open Subtitles | أود الحصول على الجميع رمز وأمل. |
Hastalarımıza karşı birazcık sevgi neşe ve umut besleseydik bile onlara veda edemezdik. | Open Subtitles | لو شعرنا قليلاً بالحب والسعادة والآمال التي يودعها مرضانا لن نتمكن أبداً من الاستمرار |
Onun adını fısıldamak umudu yeniden ateşleyebilir, ve umut düşmanlarımızın sahip olmasına izin veremeyeceğimiz bir şey. | Open Subtitles | الهمس باسمه يمكن ان يبعث الامل , والامل هو شئ ما لا يمكن السماح به |
İnanç ve umut! Umuyoruz ki; oyun ilgimizi çekecek. | Open Subtitles | الإيمان و الأمل آمل أن تكون هذه المسرحية جيدة |