49. güne gelindiğinde prens verdiği sözü tutmak için hayalete dönüştü. | Open Subtitles | و كان ذلك اليوم هو اليوم ال 49 و من اجل ان يحافظ على وعده تحول الامير إلى شبح |
Eve gittiği zaman sigara içmeyeceğini söyledi, ve o...sadece verdiği sözü tutmaya çalışıyordu. | Open Subtitles | لقدأخبرهاأنهلنيدخن عندمايعودللمنزل , .و كان. كان يحاول الحفاظ على وعده فحسب |
Hadi ama evlat, verdiği sözü yerine getirmeden önce senin onu öldürmen gerekiyordu, değil mi? | Open Subtitles | هيا يا فتى كان عليك قتله قبل أن يحقق وعده ويقتلك |
Yardımcı Hawes, Anna'nın annesini bulmak için verdiği sözü tutmuş. | Open Subtitles | وفى النائب هوز بوعده بخصوص العثور على والدة آنا |
Eğer ölürse, seni öldürmek için verdiği sözü tutamaz, değil mi? | Open Subtitles | لا يمكنه الوفاء بوعده بقتلك لو كان ميتاً، أليس كذلك؟ |
Yine de bir savaşçı hayatı risk altında olsa da verdiği sözü tutmalı. | Open Subtitles | على أية حال، وعد المحارب يجب أن يبقي حتى لو خاطرِ بحياتة |
verdiği sözü tutuyor. | Open Subtitles | انّها تحافظ على وعدها لي. |
Ne olursa olsun, çocuğumla ilgili verdiği sözü tutsun. | Open Subtitles | بغض النظر عما يحصل يحافظ على وعده بالصبي |
Başbakan, yaz tatilinden sonra kadınların endişelerini gidermek için verdiği sözü tutsaydı... | Open Subtitles | ربما إذا رئيس الوزراء أبقى وعده لمعالجة أهتمامات النساء بعد العطلة الصيفية... |
verdiği sözü tutan, iyi kalpli bir katil o. | Open Subtitles | إنه قاتلاً لطيفاً يحافظ علي وعده |
Çünkü bana verdiği sözü tutmadı. | Open Subtitles | لأنه خالف وعده لي وعده بأنه سيبقى معي ؟ |
Dr. Bailey'e verdiği sözü tutmak için uğraştı. | Open Subtitles | كان يحاول الحفاظ على وعده للطبيبة (بايلي) |
En sonunda Paul Moore verdiği sözü tutmuştu. | Open Subtitles | ولكن في النهاية بول مور"حفظ وعده" |
verdiği sözü tutarak, onu onurlandırmalıyız. | Open Subtitles | وعلينا أن نحترم وعده |
Samuel verdiği sözü tutmadı. Geçmişi düzelttim ama bana Charlie'yi vermedi. | Open Subtitles | لقد خالف (صامويل) وعده ، لقد أصلحت الماضي ، ولكنه لم يعد ليّ (تشارلي). |
İlk aşkına verdiği sözü yerine getirmek istedi. | Open Subtitles | أراد أن يفي بوعده الذي قطعه .لحٌبه الأول |
Bu nedenle de Şef, Kryptograf'a verdiği sözü tutmak zorunda. | Open Subtitles | " لذلك يجب علي الزعيم أن يفي بوعده ل " كريبوتجراف |
John verdiği sözü tam anlamıyla yerine getirmedi, değil mi? | Open Subtitles | يبدو بأن جون لم يحتفظ بوعده من الصفقه |
Korkarım ki Polonya kıralı verdiği sözü tutmayacak. | Open Subtitles | أخشى أن لا يفي ملك بولندا بوعده |
Bana verdiği sözü tutmadı. | Open Subtitles | انا منزعج لانه اخلف بوعده لي |
Yine de bir savaşçı hayatı risk altında olsa da verdiği sözü tutmalı. | Open Subtitles | على أية حال، وعد المحارب يجب أن يبقي حتى لو خاطرِ بحياتة |
Babamın verdiği sözü, ona veriyorum. | Open Subtitles | ما وعدها به أبي سوف أفعله لها |