Bu haberi verebilmek için 300 km yol gitmek zorundasın. | Open Subtitles | سيكون لديك للسفر 300 كيلومترا لإعطاء هذا الخبر. |
Hem cenneti hem de onlara hayatlarını geri verebilmek için bir yol bulun yoksa diğerleri de ölecek buna Nina ve Cameron dahil. | Open Subtitles | قم بإيجاد طريقه لإعطاء جماعتي الجنه والحياه او سيموت الباقون بالاضافة الى نينا وكاميرون |
Görünen o ki hemşireler hastalara doğru ilaçları verebilmek için devamlı mesaiye kalıp parasını alamıyorlarmış. | Open Subtitles | إذن، فقد تبيّن أنّ المُمرِّضين يعملون بإنتظام لوقتٍ مُتأخّر لإعطاء المرضى الأدوية الصحيحة حتى لو لم يُدفع لهم |
Daha iyi hizmet verebilmek için Göçmen Bürosu'ndan yardım alıyoruz ama Meksika | Open Subtitles | نحن نعمل مع الشرطة المحلية لتحسين السيطرة |
Daha iyi hizmet verebilmek için Göçmen Bürosu'ndan yardım alıyoruz ama Meksika | Open Subtitles | نحن نعمل مع الشرطة المحلية لتحسين السيطرة |
Kızına ciğerlerini verebilmek için intihar etmeye kalkıştı. | Open Subtitles | لقد فكر بالانتحار لكي يعطيها رئتيه |
Kızına ciğerlerini verebilmek için intihar etmeye kalkıştı. | Open Subtitles | لقد فكر بالانتحار لكي يعطيها رئتيه |
Mantıklı karar verebilmek için çok küçükler. | Open Subtitles | كانوا صغاراً للغاية لإعطاء موافقتهم عن ذلك الأمر |
Ama yine de başkalarına daha iyi gelecek verebilmek için savaşırız. | Open Subtitles | ولكن نحن نذهب للقتال ونواجه الموت على أي حال، لإعطاء الجميع فرصة لتحقيق مستقبل أفضل. |
Ama yine de başkalarına daha iyi gelecek verebilmek için savaşırız. | Open Subtitles | ولكن نحن نذهب للقتال ونواجه الموت على أي حال، لإعطاء الجميع فرصة لتحقيق مستقبل أفضل. |
Şehre, Green Arrow'un veremediği bir şey verebilmek için aday oldun. | Open Subtitles | أنت فعلت ذلك لإعطاء المدينة شيء أن السهم الأخضر لا يمكن أن تعطي them-- |