Bu, geçen hafta gittiğiniz lüks restoranda bulaşıkları yıkayan adamın başına geliyor. | TED | يحدث للرجل الذي يغسل الصحون في المطعم الفاخر الذي ذهبت إليه الأسبوع الماضي. |
Arka tarafta bulaşıkları yıkayan küçük Asyalılar mı var? | Open Subtitles | هل تقصد الرجل الأسيوي القصير الذي يغسل الصحون |
O zaman kadehi yıkayan Bayan Paradine olamaz. | Open Subtitles | اذن, لايمكن ان تكون السيدة بارادين هى التى غسلت الكأس |
Bir şey bilmeyen, tecrübesiz peşin hükümlü, beynini yıkayan deli doktorunun tavsiyesini dinleyip bütün sorunlarının kaynağının ben olduğumu düşünüyorsan Danny Wheeler, başın belaya girecek demektir. | Open Subtitles | و أنت تأخذ نصيحه من أحد لا يعلم شيئاً عديم الحكمة , مصدر احكام رأس دكتورة من غسلت لك دماغك |
Fark etmez, bulaşıkları yıkayan kadın tarafından küçük düşürülmekten hoşlanmam. | Open Subtitles | مع ذلك، لا يعجبني أن .. تقلل من قيمتي المرأة التي تغسل الصحون .. |
Bulaşıkları bir başka kadınla birlikte yıkayan bir kadın. | Open Subtitles | امرأة تغسل الأطباق مع امرأة أخرى |
Burada hiç çocuk yok... sadece çamaşır yıkayan kadınlar var. | Open Subtitles | حسنا، لا الأولاد هنا، نساء فقط لغسل الملابس. |
Hemşire Lara da, seni yıkayan, gitmiş olmalı. | Open Subtitles | وها قد نلت أخيراً بعض الهدوء الممرضة لارا التي قامت بغسيلك |
Erkeklerin adam gibi adam olduğu ve kadınların çamaşır yıkayan seks aşçıları olduğu zamanları hatırlatıyor insana. | Open Subtitles | مكان يذكرك بحقبة سابقة عندما كان الرجال رجالاً و كانت النساء طباخات يمارسن الجنس معك و يغسلن ملابسك كذلك |
Bulaşıkları birlikte yıkayan ekip kazanan ekiptir. | Open Subtitles | كما تعلمين , الفريق الذي يغسل الأواني معاً , يربح معاً |
Her yeriniz de pislik olmasın sonra yıkayan ve ütüleyen ben oluyorum! | Open Subtitles | ولا تأتي ملطخاً بالقذارة لأن أنا من يغسل ويكويّ |
Aynı anda sızıp, ele geçirip, beyin yıkayan sahte anı virüsü demek? | Open Subtitles | فيروس يحقن ذكريات خاطئة و يخترق و يغسل الأدمغة ؟ |
Dinle, Nasty Gal'de değil de bu beynini yıkayan yerde geçirdiğim her saniye, yaşamımın boşa gitmiş bir başka saniyesidir. | Open Subtitles | كل ثانية أقضيها في هذا المكان الذي يغسل الدماغ ولا أعمل في "ناستي غال" يعتبر هدراً لحياتي. |
Kafasını yıkayan benim ama saçları sırılsıklam olan sensin. | Open Subtitles | يبدو انك غسلت شعرك بدلن من شعري |
- Beynimizi yıkayan kız değil mi bu? | Open Subtitles | أليست تلك هي الفتاة التي غسلت أدمغتنا؟ |
Beynimizi yıkayan kız değil mi bu? | Open Subtitles | أليست هذه الفتاة التي غسلت أدمغتنا؟ |
Çarşaflarını yıkayan kadına yalan söyleme. | Open Subtitles | لا تكذبي على المرأة اللتي تغسل اغطيتك |
Çarşafları benden başka yıkayan yok ki Bayan Ellison. | Open Subtitles | الأغطية لا تغسل نفسها انسة اليسون |
..avluyu altın sarısıyla yıkayan. | Open Subtitles | تغسل الفناء بالذهب |
Ona televizyonun beyin yıkayan seytani bir alet oldugunu ve izlenmemesi gerektigini soyledim. | Open Subtitles | أجبته بان التلفاز طريقة لغسل الدماغ -ويستعمل التلفاز لسيطرة على عقول الناس |
Ona televizyonun büyük şirketler tarafından insanları yozlaştırmak için kullanılan beyin yıkayan şeytani bir alet olduğunu söyledim. | Open Subtitles | أجبته بان التلفاز طريقة لغسل الدماغ ويستعمل التلفاز لسيطرة على عقول الناس - جواب ممتاز- |
Hemşire Lara da, seni yıkayan, gitmiş olmalı. | Open Subtitles | وها قد نلت أخيراً بعض الهدوء الممرضة لارا التي قامت بغسيلك |
- Arka bahçede çamaşır yıkayan kadınlar gibi çene çaldık. | Open Subtitles | ثرثرنا مثل اثنتين من النساء اللائي يغسلن ملابسهن من خلف السياج |