Burada yaşayan insanların çoğunluğu; ya kıyı köylerde balıkçılık yaparak yaşıyorlardı, ya da göçebelerdi, çevrede su bulabilmek için dolaşıyorlardı. | TED | معظم الناس الذين عاشوا هنا سواء على الساحل او في القرى او صيد الاسماك او البدو الذين يتنقلون في الجوار بحثا عن الماء. |
Fakat milyonlarca yıl önce insanlar ve insan atalarımız, birkaç bireyden oluşan küçük topluluklarda yaşıyorlardı. | TED | ولكن لملايين السنوات، الجنس البشري وأسلافنا البشر عاشوا في مجتمعاتٍ صغيرة مكونةٍ من دزيناتٍ قليلة من الأفراد. |
İçeriye girmenden daha önceden beri, senin kıllı Chia Pet kukunda yaşıyorlardı. | Open Subtitles | ربما كانوا يعيشون في مهبلك المشعر من قبل أن اتيت إلى هنا |
Büyük Göç başlamadan önce, Afrika kökenli Amerikalıların %90'ı Güney'de yaşıyorlardı. | TED | قبل بدء الهجرة الكبرى، كان 90 بالمئة من إجمالي الأمريكيين من أصول أفريقية يعيشون في الجنوب. |
Yani varsayılan kimliklerin altında yaşıyorlardı. | Open Subtitles | هذا يعني أنهما كانا يعيشان بموجب هويات افتراضية |
Hani buradan bir gün uzakta yaşıyorlardı. | Open Subtitles | ظننت أنهم يعيشون مسافة يوم عن هنا |
Ana kampın hemen yanındaki evlerinde birlikte yaşıyorlardı. | Open Subtitles | هم عاشوا جميعاً معاً في منزل على حافة المعسكر الرئيسي |
Aile grupları halinde, kamptaki en kötü koşullarda yaşıyorlardı. | Open Subtitles | عاشوا في مجموعات عائلية في بعض من أسوأ الظروف في المعسكر |
Annem ve babam hayatları boyunca hayalini kurdukları rock roll hayat tarzını yaşıyorlardı. | Open Subtitles | امي و ابي اخيرا عاشوا حياة النجومية التي حلموا بها طوال حياتهم. |
San Bernabe'nin yakınında yaşıyorlardı. | Open Subtitles | عاشوا هنا، قريباً من سان بارنبيه |
O ve kocası Heather'in annesi Mary Acheson ile birlikte yaşıyorlardı. | Open Subtitles | هي وزوجها عاشوا مع " ماري آشيسون " أمها إذاً |
Biyolojik anne ve babam, Pennsylvania'da bir toplulukta yaşıyorlardı. | Open Subtitles | والديّ البيولوجين عاشوا مع هذه البلدة بولاية "بنسلفينيا". |
Ancak bu Büyük Göç sona erdiğinde hemen hemen yarısı ülkenin her yerinde yaşıyorlardı. | TED | ولكن مع انتهاء تلك الهجرة الكبرى، كان النصف تقريبًا يعيشون في باقي أنحاء الدولة. |
Irak'ta savaşan askerlere fazlasıyla benzer şekilde, bu ülkede büyüyen siyah gençler bir açıdan kelimenin tam anlamıyla savaş bölgesinde yaşıyorlardı. | TED | لو ننظر لها فالشبان السود الذين داخل المدينة في هذه الدولة يعيشون في حرب بنفس الطريقة الجنود المحاربون. |
Emek verdikleri toprakların üzerinde yaşıyorlardı. | TED | لقد كانوا يعيشون في الأرض التي يعملون عليها. |
Çok kötü plastik çarşaflarla parkta... ...bu şekilde yaşıyorlardı. | TED | كانوا يعيشون هكذا مع الأغطية البلاستيكية السيئة للغاية كهذه التي تظهر في الصورة في الحديقة. |
Son bir kaç senedir Sydney'de yaşıyorlardı. | Open Subtitles | - لا بأس كانا يعيشان في (سيدني) في السنوات الماضية |
Paul ve o, tam da burada yaşıyorlardı. | Open Subtitles | هي وبول كانا يعيشان هنا |
Hani buradan bir gün uzakta yaşıyorlardı. | Open Subtitles | ظننت أنهم يعيشون مسافة يوم عن هنا |
Ailen ilk evlendiklerinde şehirde yaşıyorlardı. | Open Subtitles | لقد عاشا والداك في المدينة عندما تزوجا |
Hepsi beş mil çapında bir alanda yaşıyorlardı. | Open Subtitles | كلهم يسكنون في نفس الحي تقريبا على قطر 8 كم |