Bir insan öldüğünde, bir başkası yaşama şansı elde eder. | Open Subtitles | مثل عندما يموت شخص شخص آخر يحصل على فرصة للعيش |
Nesa'ya Goa'uld'dan bağımsız bir şekilde yaşama şansı vermek istemez misin? | Open Subtitles | حسناً , ألا تريدين أعطاء , نيستا فرصة للعيش بعيداً بحرية عن الجوائولد |
Bu tesis insanlara yaşama şansı vermek için yapılmıştı. Ben buraya adım atar atmaz öldüm. | Open Subtitles | تم بناء هذا المرفق لمنح الناس فرصة للعيش لقد دخلتُ إلى هنا و مت |
Hastalık belirtileri gösteren bir hastanın yaşama şansı oldukça düşüktür. | Open Subtitles | ريثما تبداُ الأعراضٌ بالظهورِ على المريض فإنَّ فرص النجاة تصبحٌ ضئيلةً للغايةِ |
Bakın benim istediğim tek şey kendi evimde yaşama şansı verilmesi. | Open Subtitles | لا إنها 15.000 يورو كل ما أطلبه هو فرصة العيش في منزل ٍ خاص ٍ بي |
Şansına tıbbi yardımı çabuk aldı, o yüzden yaşama şansı var. | Open Subtitles | حمدًا لله أن العناية الطبيّة أدركته سريعًا، لذا لديه فرصة للنجاة. |
İlk ödülünüz, yaşama şansı. İkinci ödülünüz ise... | Open Subtitles | الجائزة الأولى فرصة للحياة الجائزة الثانية |
Ben onlara yaşama şansı veriyorum. Bunun nesi yanlış? | Open Subtitles | انا اسمح لواحد بأن يعيش هل هذا خاطيء جداً؟ |
En güçlümüz sensin. Aramızdan dışarıda yaşama şansı olan bir tek sen varsın. | Open Subtitles | أنتِ الوحيدة التي كانت لديها فرصة للعيش من قبل |
Aramızdan dışarıda yaşama şansı olan bir tek sen varsın. | Open Subtitles | أنتِ الوحيدة التي كانت لديها فرصة للعيش من قبل |
Beni alfaları olarak kabul etmeleri karşılığında onlara yaşama şansı sundum. | Open Subtitles | نقدم لهم فرصة للعيش إذا كانوا يقبلوا بي ألفا الجديد |
Farklı yönlerde 16 kilometre ile esen rüzgarda yukarı skala ile ateş ediyorsun. Çatışmada yakın kabul edilemez Onbaşı. Hedefi yarım santim şaşırmanız hedefe yaşama şansı verir ve tabii ki bu iyiliği geri öderler. | Open Subtitles | إن تصويبك ليس جيدا ان تصويبك فوق المعدل لأنك تصوب كأن الهدف بعيد ميل وسرعة الريح 10 عقدات إن البعد لا يحسب في الحرب وإن كانت قياساتك خاطئة ستعطي هدفك فرصة للعيش وهذا ليس من عاداتنا المتدربين : |
Uzayla ilgili bir çalışma insan genomunun yapısı hakkındaki bilgimizi esas itibariyle artırır, sayısız hastalığı iyileştirir, insan ömrünü uzatır, çocuklara daha uzun, daha güçlü ve daha sağlıklı yaşama şansı verir. | Open Subtitles | دراسة عمل في الفضاء يمكن أن يزيد إلى حدّ كبير لمعرفتنا حول الجينة الإنسانية عالج أمراض غير معدودة، يطيل الحياة، منح الأطفال فرصة للعيش |
Bunu yaparsak bebeğine yaşama şansı tanımış olacağız. | Open Subtitles | لو حاولنا هذا، سنعطي طفلك فرصة للعيش |
Bize yaşama şansı verdi. Sana ve bana. | Open Subtitles | أعطائنا فرصة للعيش انا و انت |
Bize yaşama şansı verildi. Sana ve bana. | Open Subtitles | أعطائنا فرصة للعيش انا و انت |
Eğer iki hafta daha beklersek, bebeğin yaşama şansı yüzde seksene çıkar. | Open Subtitles | ولكن اذا انتظرنا اسبوعين فقط، و %فرص النجاة تزداد بنسبة 80 |
yaşama şansı nedir? | Open Subtitles | حسناً ما هي فرص النجاة ؟ |
Tecrübemi kullanarak, hayat kurtaran fikirler bulup insanlara yaşama şansı vermek için... | Open Subtitles | أريد أن أستغل خبرتي لأنتبه لبعض الأمور لإنقاذ الأرواح. لإعطاء الناس فرصة العيش |
Burada yaşama şansı çok düşük ve gün be gün daha da azalıyor. | Open Subtitles | فرصة العيش هنا ضئيلة و تضئل يوماً بعد يوم، هيا |
Bu yüzden buralarda takılıp kıçınızda dolaşan Alman domuzlarını temizlemeli, ve bu anlamsız savaşta size yaşama şansı vermeliyim. | Open Subtitles | لذا عليّ البقاء هنا و محاولة حمايتكم وأعطيكم فرصة للنجاة خلال هذه الحرب عديمة الفائدة |
Tabii yaşama şansı yoksa. | Open Subtitles | على الأقل لديه فرصة للنجاة. |
Ama yine de bir yaşama şansı var, senin yardımınla. | Open Subtitles | و مع ذلك لديه فرصة للحياة بمساعدتك |
Ben onlara yaşama şansı veriyorum. Bunun nesi yanlış? | Open Subtitles | انا اسمح لواحد بأن يعيش هل هذا خاطيء جداً؟ |