Ama Tanrı, sonsuz bilgeliği içinde bana yaşamak için bir sebep verdi. | Open Subtitles | لكن الله بحكمته الواسعة أعطاني سبب للحياة |
Sen ve ben yaşamak için bir sebep bulmalıyız. | Open Subtitles | " لقد وجدنا أنا و أنت سبب للحياة من جديد " |
Şimdi bir amacım var, yaşamak için bir sebep. | Open Subtitles | الآن أنا عندي هدف، سبب للحياة |
Şimdi bu analizi daha ileriye taşırsam sanırım basit bir hayat yaşamak için bir sebep bulabilirim ve şimdiki zamanın getirilerinden eğlenmeyi bırakabilirim işte bu, yaşamak için yakalanabilecek nedenlerden birisi onu yakalayıp bir iki saniye tutabilirsem çevresinde bulunan şartlardan onu söküp çıkarabilirim. | Open Subtitles | لأعيش بسعادة وإذا واصلت بهذا التحليل لما هو أبعد أجد أن هنالك ببساطة سبب للعيش. |
Alıntın daha anlamlı olmalı... ki güzel zamanları hatırlayabilesin... mesela, otuzunda, yaşamak için bir sebep kalmadığında. | Open Subtitles | لكي تتدكر الأيام الجميلة عندما كنت بعمر 30 سنة، و بدون سبب للعيش |
Artık bana yaşamak için bir sebep verdin. | Open Subtitles | إذاً أنتِ أعطيتيني سبب للحياة |
yaşamak için bir sebep var. | Open Subtitles | هناك سبب للحياة |
yaşamak için bir sebep karşılığında ise aldığım. Zayıflık! | Open Subtitles | سبب للحياة |
Bunu... yaşamak için bir sebep olarak farz et | Open Subtitles | اعتبره... سبب للعيش ، كما يعنيه |
yaşamak için bir sebep olduğunu biliyordum. | Open Subtitles | عرفت كان هناك a سبب للعيش. |