Ağrı kesici iyi hissettirecektir, fakat hastalığı tedavi etmek için hiçbir şey yapmayacaktır. | TED | المسّكن سيشعرك بتحسن، ولكن لن يفعل شيء لعلاج المرض الأساسي. |
derler. Ve bunu herkes yapmayacaktır. Ama zaten herkese de ihtiyacınız yok. | TED | ولكن لن يفعل الجميع وانت لا تحتاج الى الجميع |
Şey, sana bir söyleyeceğim, ona rüşvet vermediğin müddetçe hiç bir şey yapmayacaktır. | Open Subtitles | حسنا سوف اخبرك بشيء إذا لم تعطيه نقود لن يفعل لك شيئ |
Bu davette şöhretini lekeleyecek bir şey yapmayacaktır. | Open Subtitles | لن يفعل أيّ شيءٍ في هذا الحدث لتلطيخ تلك السمعة. |
Hewitt'i alana kadar bir şey yapmayacaktır. | Open Subtitles | لن يفعل أي شيء حتى يحصل على هيويت |
Senin için bir şey yapmayacaktır. | Open Subtitles | خذي هذا مني .. إنه لن يفعل أي شيء لأجلك |
yapmayacaktır. Onu tanıyorum. | Open Subtitles | لن يفعل ذلك, أنا أعرفه |
Hiçbir şey yapmayacaktır. Seninle birlikte şu an. | Open Subtitles | لن يفعل شيء فهو معك الآن |
Öyle bir şey yapmayacaktır. | Open Subtitles | أنه لن يفعل ذلك انه ولد جيد |
Kendi rızasıyla yapmayacaktır. | Open Subtitles | لن يفعل ذلكَ برغبتهِ |
- Bunu yapmayacaktır. - Yapacak. | Open Subtitles | أنه لن يفعل ذلك - هو سيفعل ذلك - |
- Sen buradayken bir şey yapmayacaktır. | Open Subtitles | انه لن يفعل أي شيء وأنت هنا |
Bunu yapmayacaktır. | Open Subtitles | لن يفعل و لا يمكنه أن يفعل |
Jackson o düğünü riske atacak hiçbir şey yapmayacaktır. | Open Subtitles | {\pos(190,230)} (جاكسون) لن يفعل شيئًا يعرّض ذلك الزفاف للخطر. |
Elbette, tabii eğer Benny çalındığını söylerse ve dava açarsa ama bunları yapmayacaktır. | Open Subtitles | بالتأكيد، إذا قال (بيني) إنّها سُرقت منه، إذا قدّم اتهامات، لكنّه لن يفعل ذلك. |
Bunu yapmayacaktır. | Open Subtitles | هو لن يفعل هذا |
Elton böyle bir şey yapmayacaktır. | Open Subtitles | التون لن يفعل |
Bunu yapmayacaktır, Claire. | Open Subtitles | "لن يفعل ذلك يا (كلير)" |