Kendimizi kapatıp izole ediyoruz. Kaynaklarımızı göremediğimiz bir kör nokta yaratıyoruz. | TED | نحن ننغلق على أنفسنا ونعزل أنفسنا نصنع نقطة عمياء في المكان الذي لا نرى فيه مصادرنا |
Silikon Vadisi gibi yerlerde bugünlerde olan şey, yapay zekâ yaratıyoruz fakat yapay bilinçlilik yaratmıyoruz. | TED | ماذا يحدث اليوم في أماكن مثل سيليكون فالي هو أننا نصنع ذكاءً اصطناعياً لكن ليس وعياً اصطناعياً. |
Herkesin katılmak ya da tanık olmak için davet edildiği anlar yaratıyoruz. | TED | نصنع لحظات يمكن للجميع حضورها، للمشاهدة أو للمشاركة بها. |
Gezegenimize ve ekonomimize olan riski azaltarak sigorta yaratıyoruz ve aynı zamanda da kısa vadede performanstan fedakârlık etmiyoruz. | TED | نخلق نوعا من التأمين، نقلص من مخاطر المحدقة بكوكبنا واقتصادنا، وفي نفس الوقت، على المدى القصير، لا نضحي بأدائنا. |
İnsanların Bronx algısına meydan okuyacak deneyimler yaratıyoruz... ...benim ev dediğim yer. | TED | إننا نخلق تجارب تتحدى تصورات الناس عن برونكس، المكان الذي أدعوه الوطن. |
Burada bir genç kızın, çocukluktan kadınlığa olan serüveninin bir parçasını yaratıyoruz. | Open Subtitles | نحن نخلق قطعة عن يوميات فتاة من مرحلة الطفولة إلى مرحلة البلوغ. |
Sadece element değil bileşikler de yaratıyoruz, madde ve hayat gibi. | Open Subtitles | نحن لن نصنع عناصر فقط ، بل مركبات مادة، الحياة |
Miller bir gazeteci olduğundan arşivi pek çok insanınkinden daha iyi yazılmış ve daha dikkatlice düzenlenmiş olabilir, ancak gerçek şu ki, bugünlerde çoğumuz bir arşiv yaratıyoruz ve bu, önceki jenerasyonlar tarafından yaratılmış herhangi bir şeyden tamamen farklı. | TED | الآن، كصحفي أرشيف ميلر قد يكون كتب بشكل أحسن وأكثر مراعاة من غيره، وحقيقة الأمر هو أننا جميعا اليوم نصنع أرشيفا وهو أمر مختلف تماما عن أي شيء أنشئ من قبل من قبل أي جيل سابق. |
Dolayısıyla, çok basit bir öğrenme rotası çiziyoruz . İnsanlara, nasıl bilgisayar, internet ve ofis ürünlerini kullanacaklarını öğretiyoruz. Ve 72 saatin sonunda, dijital bir topluluk yaratıyoruz. | TED | لذا، نصنع طرقًا، طرقًا أساسية للتعلم، نعلم بها الناس كيفية استخدام الحاسوب، والإنترنت والبرمجيات المكتبية، في غضون 72 ساعة فقط نخلق مواطنين مثقفين رقميًا، |
"Ülkemize ve bizi sevenlere çok değerli bir noel hediyesi veriyoruz, ve bu cesur ordunun bir parçası olmanın verdiği ayrıcalıkla, kendimiz için de gerçekten mutlu bir noel yaratıyoruz." | Open Subtitles | سنقدم لوطننا و لاحباءنا هدية كريسماس قيمة و بالمشاركة في هذه الحرب نحن نصنع لانفسنا كريسماس سعيد" |
Yani sanki, insana ait olan, yeni bir dünya yaratıyoruz. | Open Subtitles | لذا، هذا... نصنع عالماً جديداً، شيء آدميّ |
Sonra o küçük dünyada başka küçük dünyalar yaratıyoruz. | Open Subtitles | وايضآ فى ذآلك العالم نصنع حتى عالم اصغر |
Sizler için daha iyi bir dünya yaratıyoruz. Bu durumu aileniz için dikkate almalısınız. | Open Subtitles | "إنّنا نصنع عالمًا أفضل تنعمون وعائلاتكم فيه بالرعاية" |
Okyanuslarda bile, daha iyi bir yaşam uğruna hayvanların da hayatını etkileyebilecek çok miktarda ışık yaratıyoruz. | TED | حتى في المحيطات ، نحن نخلق الكثير من الضوء والذي يمكن ان يؤثر على الحياة الحيوانية فقط من اجل ان نزيد فحسب من رفاهيتنا |
Biz, hayatımızı nasıl yaşadığımız hakkında her türlü veriyi topluyor ve yaratıyoruz, ve bu bazı şaşırtıcı hikayeler anlatmamızı sağlıyor. | TED | اننا نجمع و نخلق كل انواع البيانات عن كيف نعيش حياتنا وهي تمكننا من سرد بعض القصص الرائعة |
Devlet hakkında alakasız, sıkıcı olarak konuştuğumuzda aslında biz bazen o organizasyonları kendimiz öyle yaratıyoruz. | TED | وإن تحدثنا عن الدولة على أنها غير ذات أهمية وأنها مملة، فإننا في بعض الأحيان نخلق في الواقع هذه المؤسسات بهذه الصفات. |
Özel yapılanmış süreçli sistemler yaratıyoruz, esasen yeni iş karmaşıklığıyla başa çıkabilmek adına. | TED | نحن نخلق أنظمة معالجة ذات تركيب محدد، بشكل رئيسي للتعامل مع التعقيد للجديد للأعمال التجارية. |
Bir metni okurken bir bakıma resimler yaratıyoruz ve bir resme baktığımızda ise neye baktığımızı anlamak için aslında dili kullanıyoruz. | TED | فنحن نوعاً ما نخلق صوراً عندما نقرأ نص ما، وعندما ننظر إلى صورة ما، نقوم باستخدام اللغة من أجل فهم ما ننظر إليه. |
Başarısız olacak örgütler yaratıyoruz, ancak uygun biçimde, başarısız olduğumuz takdirde açıkça sorumlu olacak birinin olduğu. | TED | نحن نخلق منظمات قابلة للفشل، لكن وفقاً لقواعد تجعل من شخص ما يبدو بوضوح أنه المسؤول حال الفشل. |
Bu mal varlığını yaratıyoruz ve bu dijital kırıntıların izini arkamızda bırakarak, hayatımıza devam ediyoruz. | TED | نحن نخلق هذا الأصل، ونترك درب فتات الرقمية هذا وراءنا بينما نمضي في الحياة قدماً. |
Çünkü, biz burada fark yaratıyoruz, ve bunu sizinle yapabildiğim için çok mutluyum. | Open Subtitles | لأنّنا نُحدث فرقاً هُنا، وإنّي مُباركة للغاية بكوني قادرة على فعل ذلك مع كلّ واحدٍ منكم. |