Aslında neredeyse iki gündür bir şey yemediğini söyleyebilirim. | Open Subtitles | في الحقيقة، عليّ القول إنها لم تأكل منذ يومين. |
Vince, aslında bir oturuşta 25 sosisli sandviçi yemediğini de varsayabilirim, değil mi? | Open Subtitles | إذاً أعتقد يافينس بأنك لم تأكل حقاً خمس وعشرين من الهوت دوغ في جلسة واحدة؟ صحيح؟ |
Yalnızken doğru düzgün yemekler yemediğini çok iyi biliyorum. | Open Subtitles | لابد أنك لم تأكل غذاء لطيف عندما تعيش بمفردك |
Onları yemediğini ve nerede olduğunu bilmediğini mi söylüyorsun? | Open Subtitles | انت تقول لى انك لم تأكلهم ولا تعرف اين هم؟ |
Onları yemediğini ve nerede olduğunu bilmediğini mi söylüyorsun? | Open Subtitles | انت تقول لى انك لم تأكلهم ولا تعرف اين هم؟ |
Kimsenin çimenli pastamdan yemediğini fark ettim. | Open Subtitles | لاحظت أنكم لم تتناولوا كعكة الأعشاب اللذيذة |
Yani Gitmo'da geçirdiğin bütün zamanda hiç yemek yemediğini mi söylememek istiyorsun? | Open Subtitles | أتعني أنه طوال مدة إقامتكم في (جيتمو) لم تتناولوا الطعام أبداً؟ |
Bir iş arkadaşı kendisinin yetiştirmediği hiçbir şeyi yemediğini söylemiş. | Open Subtitles | مصابة بوسواس المرض بشكل كبير حسب قول زميلتها لم تأكل شيئا لم تقم بزراعته بنفسها |
Ondan sonra, karpuzla ilgili bir şeyler sormuştum ve bana hayatında hiç karpuz veya ona benzer bir şey yemediğini söylemişti. | Open Subtitles | ,لكن, عندما سألتها قالت أنها لم تأكل أي نوع من البطيخ قط |
- Hiçbir şey yemediğini söyleyebilirim. - Baya bir açım. | Open Subtitles | أستطيع أن أقول لك أنك لم تأكل شيئا - أنا جائع جدا - |
Onlar bana daha katı bir şey yemediğini söylediler. | Open Subtitles | أخبروني أنّك لم تأكل طعاماً صلباً بعد. |
Dolaptaki eti, Japon balığımın yemediğini biliyorum. | Open Subtitles | "أعلم أن سمكتي الذهبية لم تأكل في "تي-بون |
Ronald bütün gün yemek yemediğini söyledi. | Open Subtitles | لقد قال رونالد أنك لم تأكل طوال اليوم |
Doktor fazla bir şey yemediğini söyledi. | Open Subtitles | الأطباء يقولون انك لم تأكل الكثير |