Bunlardan ilki limanın dışında bir resif, yeni bir yapay ekoloji geliştirmek, ve sonra bunun sayesinde karadaki ve Gowanus'taki yeni yerleşim planını korumak. | TED | واحد هو تطوير علم البيئة الجديدة المصطنعة، للخروج الشعب المرجانية في الميناء، ومن شأن ذلك حماية انماط حياة ومن .ثم مستوطنة جديدة جزيرة القوان |
Bunu da yapmazlarsa, insanlar başkanı bırakırlar... ...başka bir yere giderler ve yeni bir yerleşim kurarlar. | TED | و إذا لم يتمكنوا من ذلك، فإنهم يتخلون عن زعيمهم، و يقيمون مستوطنة جديدة في مكان آخر. |
Bir yerleşim yeri, sizden parıldayan evler istemez; bütün istediği temel gereksinimlerdir: Elektrik, yol, su, tuvalet ve kanalizasyon. | TED | لا تطلب المستوطنة منك أن تكون البيوت جميلة، كل ما تطلبه هو الحاجات الأساسية: الكهرباء، والطرق، والماء، والحمامات، والصرف |
Benim otizme yolculuğum, aslen otizmli yetişkinler için açılmış bir yerleşim biriminde yaşarken başladı. | TED | رحلتي مع التوحد بدأت حقا عندما عشت بوحدة سكنية خاصة بالبالغين الذين يعانون من التوحد. |
San Roque adası bölgenin seyrek yerleşim olan merkez kıyısından uzak yerleşim olmayan bir kuş üreme alanı. | TED | إسلا سان روقي هي جزيرة غير مأهولة لأسراب الطيور قرب ساحل باها المركزي القليل السكان |
Konumu, yerleşim yerlerine olan yakınlığı, ve hatta kader bile Alamo'yu kuşatma ve savaş için bir kesişme noktası yapmıştır. | Open Subtitles | كان الموقع بجوار المستوطنات و ربما كان الأجل المحتوم هو الذى جعل الآلامو بمثابة نقطة تقاطع لأعمال الحصار و القتال |
LAPD ve HKM'yi haberdar edin-- yerleşim bölgesini sınırlasınlar. | Open Subtitles | حسناً، بلغوا شرطة لوس أنجلوس ودوريات الطرق السريعة في كاليفورنا .. إنه في إقليم سكني |
yerleşim alanı inşaatı da nihayet başladı. | Open Subtitles | عملية البناء لمنطقة السكنية اخيرا قد بدأت |
Ve bir başka yerleşim, sele korunaklı, çevreye duyarlı bir umumi tuvalet sistemini tamamladı. | TED | وقد استكملت مؤخراً مستوطنة أخرى نظام حمامات عموميةٍ، آمنةٍ من الفيضانات وصديقةٍ للبيئة |
O yerleşim yerlerinde yaşayan birinin burada duruyor olması gerekirdi. | TED | شخص يقطن في مستوطنة هو من يجب أن يكون مكاني هنا |
Beni dinliyorsunuz çünkü benim yerleşim yerinden olmadığımı düşünüyorsunuz. | TED | أنتم تنصتون لي لأنكم تعتقدون أنني لا أقطن في مستوطنة |
Diğerleri ise yerleşim biriminden ayrılmak istemiyor. | Open Subtitles | وهم عائدون من مسافات بعيدة وآخرون لا يريدون ترك المستوطنة |
Görünüşe göre bir sürü yeni delik ve yerleşim yerine giden havaya karışmış bir sürü kül oluşmuş. | Open Subtitles | فجوات كثيرة تفتح ينتشر الرماد في الأجواء ويتوجّه نحو المستوطنة |
Herkesi yerleşim yerinden üsse geri götürmeliyiz. | Open Subtitles | يجب أن نحضر الجميع من المستوطنة إلى القاعدة |
Bugün Amerika 1970'te olduğu kadar yerleşim yeri ve eğitim açısından ayrılmış durumda. | TED | بقيت أمريكا على حالها إلى الآن دولة سكنية ومعزولة تربويا كما كانت عليه في عام 1970. |
- Bilmediğin şey onu yerleşim olan bir düzine dünyayı ziyaret etmek için kullandık. | Open Subtitles | هو أننا استخدمناها لزيارة عدة كواكب مأهولة |
Günümüzde -- yani bugün -- zaten yasal olmayan yerleşim alanlarında ve gecekondu bölgelerinde yaşayan neredeyse 1 milyar insan var. | TED | وفي يومنا هذا هناك ما يقارب مليار شخص ممن يعيشون في المستوطنات غير القانونية والأحياء الفقيرة. |
Bir yerleşim muhitinde izin almadan, sırf kafana estiği için ateş yakamazsın. | Open Subtitles | لا يمكنك فقط ان تشعلي ناراً في حي سكني دون اذن |
Öğleden sonra yapılan polis basın bilgilendirmesinde yerleşim yerindeki bir dairede "ileri derece çürümüş" bir vücut bulunmuş. | Open Subtitles | أعلنت الشرطة هذه الظهيرة عن العثور علي جثة كاملة التحلل بأحد العقارات السكنية. |
Eğer ormandan güneydoğuya doğru giderse burada bir yerleşim bölgesi var. | Open Subtitles | هنالك منطقة سكنيّة تبعد تقريبًا نصف ميل إن اتجه جنوب شرق عبر الغابة. |
Kırsalın içinde ufak bir yerleşim bölgesi var. | Open Subtitles | بعض المناطق الصغيرة المأهولة بالمقاطعة, غير مندمجة |
Fakat bu evlerin çoğu yerleşim yerlerinde. | TED | ولكن أغلبية تلك المنازل تقع في مستوطنات |
- yerleşim yerine filan dönebiliriz. | Open Subtitles | ربما يجب علينا العودة للمستوطنة ، أو شيئاً كهذا |
Faşizm, ulusumuzun insan gücünü arkasına alarak insanüstü bir irade ve enerjiyle bu bataklıklar içinde yeni yerleşim alanları ve şehirlerden oluşan yepyeni bir dünya yarattı. | Open Subtitles | في المقاطعات والمدن وعلى نطاق أوسع،فرص كبيرة تحققت مسيرة لبلد |
yerleşim yerlerinde çok sayıda ren geyiği, bizon, at ve bazen mamut kemikleri bile bulduk. | Open Subtitles | حيث وجدنا في المستوطنه الكثير من العظام من حيوانات الرنة و الثيران و الخيول و أحياناً عظام الماموث |
Beyaz ve siyahların farklı muhitlerde yaşamasına neden olan ırka göre yerleşim bölgelerinin farklıllaşması kurumsal ırkçılığın basit bir örneği. | TED | كالفصل السكني حسب العرق، والذي أدى الى إسكان البيض والسود في أحياء ذات بيئات مختلفة جداً وهذا مثال تقليدي للعنصرية المؤسسية. |
1587 yılında bazı sömürgeciler yerleşim yerlerini terk edip buraya, Roanoke Adası'na yerleştiklerinde liderleri de erzak için İngiltere'ye gitmiş. | Open Subtitles | في عام 1587، بعض المستعمرين تركوا في مستوطنتهم هنا في جزيرة رونوك بينما ذهب زعيمهم إلى إنجلترا للأحكام |