"yoksul bir" - Traduction Turc en Arabe

    • فقير
        
    • فقيرة
        
    Öte yandan yoksul bir terziyle ne tür bir evlilik olur? Open Subtitles من ناحية أخرى أي نوع من التطابق سيكون مع خياط فقير
    Meksika'nın ortasında, Puebla eyaletinde yoksul bir kırsal toplulukta yaşıyorlardı. TED كانوا يعشن في مجتمع ريفي فقير في ولاية بوبيلا وسط المكسيك.
    Roxbury'i, Boston'da yoksul bir mahalle olarak biliyordum, silahlı şiddet ve uyuşturucu madde suçlarının yaygın olduğu bir yer olarak. TED أنا أعرف أن راكسباري حى فقير فى بوسطن، وينتشر فيه العنف المسلح وجرائم المخدرات.
    1950'lerde Güney Kore son derece yoksul bir ülkeydi ve çok yozlaşmıştı. TED خلال عقد الخمسينيات، كانت كوريا الجنوبية دولة فقيرة بائسة. وكان يعمُّها الفسـاد.
    Benim zengin bir çocuk olup yoksul bir çocukla uğraşıp durmam veya Vicky'nin eşcinsel olması bir tesadüf değildi. TED أعني، إنه لم يكن حادثاً أنني كنت طفلة غنية وأنا أضايق طفلة فقيرة أو اتضح أن فيكي ستصبح شاذة أخيراً.
    Uzun yıllar yaşadığım Doğu Londra'nın yoksul bir kısmında pratisyen. TED وهو مُمارس عام في منطقة فقيرة في شرق لندن، حيث كنت أعيش لعدة سنوات.
    Bu yüzden eğer yoksul bir çocuk belirli bir özelliğe sahipse bunun yoksulluk sebebiyle mi yoksulların kötü genleri olmasından mı kaynaklandığını bilmiyoruz. TED فإن طوّر طفل فقير صفة معينة، لا نعرف إن كان هذا بسبب الفقر أو إن كان للفقراء جينات سيّئة.
    yoksul bir eski mahkum yeni bir hayata başlamak için şehre geliyor... ve önde gelen yurttaşlardan biri de ortaya atılıp... ona mali yardımda bulunmayı öneriyor. Open Subtitles سجين سابق فقير يأتى إلى بلدة جديدة بحثاً عن بداية جديدة وأحد المواطنين المرموقين يعرض عليه مساعدة مالية
    yoksul bir ülkenin sefaleti bir zengin ülke çocukları için ne kadar hayal edilemezse keşfettiği bu mutsuzluğu kavrayabilmesi de o kadar zor. Open Subtitles الحزن الذي اكتشفه لا يمكنه الوصول إليه كما لا يمكن الوصول للفقر في بلد فقير من قبل أطفال البلد الغني
    yoksul bir öğrenciydim. Open Subtitles لقد كنت طالب لاهوت فقير .عاش على فضائل الناس
    yoksul bir Meksikalı silah ustasınca zengin bir asilzade için yapıldı. Open Subtitles لقد صنع من أجل مالك الأرض وهو غني رجل نبيل من قبل صانع أسلحة مكسيكي فقير
    Tabanca, yoksul bir silah ustasınca bir asilzade için yapılmış. Open Subtitles صنع المسدس من أجل النبيل من قبل صانع أسلحة مكسيكي فقير
    Zengin bir Yahudiyi bırakıp yoksul bir beyefendiye hizmet etmek istiyorsun. Open Subtitles إذا اعتبرتها ترقية أن تترك خدمة يهودي غني لتصبح تابعاً لنبيل فقير جدا
    Eğer yoksul bir dahi ile evleneceksem, en azından beni gezdirecek bir şeyi olsun dedim. Open Subtitles لو كنت ساتزوج عبقري فقير يجب ان يكون لديه شيء يقلني به
    Burada, yoksul bir adamın zengin bir adama yerini vermesine veya onun fikrine boyun eğmesine gerek yoktu. Open Subtitles ليس من الضروري أن يُسلم رجل فقير هنا مقعده لرجلٍ غني أو أن يقبل وجهة نظره.
    Çeyizsiz yoksul bir kız o denli seçici olamaz. Open Subtitles امرأةٌ فقيرة بلا مهر، لا يمكن أن تكون مُتطلِّبة
    Razani gücü eline almadan önce Bandar'da yoksul bir köydeki çocuğun İngilizce öğrenebildiği, klasikleri okudu ve kendisi için bir şeyler yapabildiği bir dönem yaşanmış. Open Subtitles كان هنالك وقت في باندار قبل أن يأخذ رزاني الحكم بحيث طفل من قرية فقيرة يمكنه تعلم الانجليزية ويقرأ الكلاسيكية و يصنع شيء من نفسه
    Ben sadece yoksulluktan kaçmaya çalışan yoksul bir kızım. Open Subtitles أنا مجرد فتاة فقيرة تحاول الهروب من ظروف الفقر.
    Bu bir duygu ve benim gibi çocuklara ölçüler koyuyor, ister yoksul bir bölgede büyüyüp iyi bir hayat elde edeceklere olsun, maddi anlamda daha iyi bir varoluş şansı elde edeceklere olsun, isterse geldikleri koşullarda kalacak olanlara olsun. TED إنه الإحساس، ويقيس إن كان الأطفال مثلي الذين ترعرعوا في مجتمعات فقيرة سيعيشون حياة أفضل، أكانوا سيحصلون على فرصة عيش أفضل مادياً، أو كانوا سيبقون في ظروفٍ حيث نشأوا وآتوا منها.
    Ancak bazen işler ters gidebilir; örneğin yoksul bir ailede dünyaya gelmişseniz sinyaller şöyledir, ''Bol bol yemelisin, her fırsatta karşına çıkan her bir yiyeceği tüketmelisin.'' TED لكن أحيانًا قد لا تسير الأمور على ما يرام؛ على سبيل المثال لو ولدت لعائلةٍ فقيرة والإشارات تقول أن عليك الإفراط في الأكل، عليك أن تأكل كل قطعة طعام ستصادفها.

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus