Yani, yoksulluğu bitirmek için sadece yoksullara elden para vermek istediğini söylüyorsun. | TED | تعني أنك تريد أن يحصل الفقراء على مال أكثر للقضاء على الفقر. |
yoksulluğu tarihe gömmek için muazzam fırsat olduğunu söyleyerek bitirmek istiyorum. | TED | أريد أن أختم بالقول بأن هناك فرصة مذهلة لجعل الفقر تاريخاً. |
Özellikle yoksulluğu ve ilkel önyargıları aşan süper başarılı bir avukat ile. | Open Subtitles | خصوصاً مع محامي ناجح جداً الذي تغلب على الفقر و التحيز العنصري |
Böylece, eğer güvenilirliğin kimyasını anlayabilirsem, yoksulluğu azaltmaya yardımcı olabilirdim. | TED | فخطر لي أنه ان إستطعت أن أفهم كيمياء الثقة يمكن لي أن أحاول أن أقضي على الفقر |
Basitçe söylemek gerekirse eğer yoksulluğu azalttığımızda çocuğun beyin gelişiminin nasıl geliştiğini gösterebilirsek ve bu politikayı değiştirebilirsek bugün yoksulluk içinde doğmuş olan çocuğun daha parlak bir gelecekte daha iyi bir şansı olur. | TED | يمكن القول ببساطة، لو أظهرنا أن تقليل الفقر يغير من النمو العقلي للأطفال وأدى ذلك إلى تغيرات سياسية ذات معنى إذاً يمكن لطفل مولود اليوم في حالة فقر أن يحصل على فرصة لمستقبل أفضل. |
Buna karşılık, bazıları "Ama bize büyüme lazım, yoksulluğu çözmek için lazım" diye iddia ediyorlar. | TED | البعض يرد مجادلا، لكننا نحتاج إلى النمو، نحتاجه لحل مشكل الفقر. |
Bu çaba sağlığı iyileştirebilir ve tamamen yok etmese bile yoksulluğu azaltmakta rol oynayabilir. | TED | يمكنه أن يحسن الصحة, و يمكنه أن يلعب دور في تخفيض, ان لم يكن القضاء على الفقر |
Şunu söyleyerek bitirmek istiyorum, sıradan insanların yaptığı binlerce eylem, bence olağanüstü çalışmalar, aslında sağlıkta iyileşme sağladı ve belki de birazcık da olsa yoksulluğu azalttı. | TED | الآلاف من الناس العاديين هو عمل رائع, بالواقع حسن الصحة و ربما خفض الفقر و لو قليلاً شكراً جزيلاً لوقتكم. |
Bu oldukça tuhaf çünkü refah düzeyi yüksek çoğu ülkeyle kıyaslandığında Amerika'da çocuk yoksulluğu oldukça yaygındır. | TED | ولكن هذا غريب، لأنه بالمقارنة مع معظم الدول مرتفعة الدخل، الفقر بين صفوف الأطفال يمثل وباءً في الولايات المُتحدة. |
Küresel yoksulluğu sadece umursamak için değil ızdırabı durdurabilmek için harekete geçtik. | TED | ولقد إندفعنا ليس فقط لنهتم بموضوع الفقر العالمي، بل لنحاول فعليّا لإيقاف المعاناة. |
Batı'ya dünyadaki yoksulluğu tanıtan resim. | TED | قدمت للغرب الفقر الحاد الموجود حول العالم. |
Bundan dolayı, bir kaç yıl sonra üniversiteli bir grupla beraber Avusturalya'da yoksulluğu Tarih Yap isimli bir kampanyaya katıldım. | TED | ولهذا بعد عدة سنوات قليلة انضممت لمجموعة من أصدقاء الكلية. في نشر حملة أجعلوا الفقر من الماضي إلى أستراليا. |
yoksulluğu Tarih Yap kampanyasına dahil olan insanların kısa süreli heyecanı bir şekilde uzun süreli bir tutkuya dönüştürmemiz gerekiyordu. | TED | نريد بطريقة ما أن نحول هذا الحماس قصير المدى. بين المشاركين في حملة جعل الفقر من الماضي إلى شغف طويل المدى. |
Bu konuşma bu kaldıraçlar ve onların yoksulluğu nasıl kazanılabilir bir savaş yaptığıyla ilgili. | TED | هذا الحديث عن تلك العتلات وكيفية جعلها الفقر نضال قابل للنصرفي حياتنا |
Kırsal kesimlerde yoksulluğu, ... ... yerinden etmek istiyoruz. | TED | ولكن أيضا نحن لا نودّ أن نترك المناطق الريفية تواجه الفقر. |
ve yoksulluğu silmek demek, tüm bu hizmetleri dünyadaki hemen herkese sağlamak demek. | TED | والتخلص من الفقر يعني توفير هذه الخدمات لتقريباً كل شخص على الكوكب . |
yoksulluğu henüz kökünden kazıyamayız ancak başlayabiliriz. | TED | إذن ربما لسنا جاهزين لاستئصال الفقر تماما في الوقت الحالي، لكننا نستطيع أن نبدأ في ذلك. |
Bunu yaparsak, yoksulluğu gerçekten tarihe gömebiliriz. | TED | إذا فعلنا ذلك، يمكننا حقاً جعل الفقر كتاريخ. |
Yoksulluk beni korkutuyor. Bir kadının yoksulluğu erkeğinkinden daha korkunçtur . | Open Subtitles | الفقر يخيفني وفقر المرأة أصعب من فقر الرجل |
Danimarka'nın çocuk yoksulluğu oranın Amerka'nın dörtte biri kadar olduğunu biliyor muydun? | Open Subtitles | هل تعلمين أن معدل فقر الأطفال في الدينمارك يساوي تقريباً ربع الذي في أمريكا؟ |