Sonuç olarak, yozlaşmanın önlenemez... ...olduğuna inanan kişiler de var. | TED | وأخيراً، حسنا، هناك أولئك الذين يعتقدون أن الفساد أمر لا مفر منه. |
Ve bu yüzden, ben de Dünya Bankası'nın işlerini, kendi projelerimizi, kendi programlarımızı yozlaşmaya karşı korumaya çalışmaya başladım fakat bunun dışında da genel olarak, dünyanın bu kısmındaki insanları yozlaşmanın tahribatından korumak için bir sisteme ihtiyacımız olduğunu düşündüm. | TED | و لهذا بدأت ليس فقط أن أحاول حماية أعمال البنك الدولي, و مشاريعنا و برامجنا ضد الفساد, و لكن أيضا عامة فكرت أننا في حاجة لنظام لحماية عامة الناس في هذا الجانب من العالم من الخراب الذي يحدثه الفساد. |
Bu Sam şiddetin, devrimin, yozlaşmanın olmadığı bir gelecekte büyüyecek. | Open Subtitles | سام سيكبر في عالم خال من العنف و خالي من الثورة، خاليين من الفساد |
Polisteki, Bölümdeki ya da Bronx'taki yozlaşmanın üstüne gitmiyorsun. | Open Subtitles | هراء, أنت لا تريد تتبع الفساد المستشري في القسم وفي برونكس |
Burası ya kapitalizmin lokomotifi ya da aç gözlülüğün ve yozlaşmanın simgesi tabii bu hangi gazeteyi okuduğuna göre değişir. | Open Subtitles | إمّا أنّ هذا المكان هُو مُحرّك الرأسماليّة أو موطن الجشع والفساد حسب نوع الجريدة التي تقرأها. |
işlerine yarayacakları oraya koydular toplumumuzdaki yozlaşmanın temellerini görüyorsunuz. | Open Subtitles | لقد وضعوا هناك لإبقاء الامور على ما هي عليه. لذا كما ترى ، أسس الفساد هي في مجتمعنا. |
Hırs ve yozlaşmanın endüstrimizi ve sahil şeridimizi yiyip bitirmesine seyirci mi kalacağız yoksa ülkemizi bu durumdan kurtaracak mıyız? | Open Subtitles | لن ندع الجشع و الفساد يدمر صناعاتنا لكنناسنستعيدبلادنا.. |
Bak, ben şefkatli bir adamım ama polisleri aileleriyle bir araya getirmek yozlaşmanın kökünü kazımak, bunlar benim işim değil. | Open Subtitles | اسمع , أنا رجل عاطفي ولكن جمع أفراد الشرطة مع عائلاتهم إقتلاع جذور الفساد ليس بالضبط من اختصاصي |
Demek genç imparator bu yozlaşmanın önüne geçemedi.. | Open Subtitles | الإمبراطور الشاب لم يعمل بإخلاص وساهم في انتشار الفساد. |
Tapınak şövalyelerinin en iyi ve en sadık olanları arasından İlahenin seçtiği bu doğruluğun koruyucuları, buldukları yerde yozlaşmanın kökünü kazıyacaklar. | Open Subtitles | الذين تم اختيارهم بأرداتها السماوية هؤلاء المدافعين عن أصالة الحقيقة في وجهِ الفساد أينما وجد |
Şımarttığımız bu beden yozlaşmanın kenti, bu dünyanın dehşeti olacak. | Open Subtitles | الجسد الذي لدينا سيُصبح مدينة من الفساد وخوف إلى هذه الأرض. |
Ve bu ülke insanı, yozlaşmanın kaynağı olan... bir Amerikalının içeri tıkılmasından büyük mutluluk duyacaktır. Bunu önlemenin tek yolu daha fazla para vermen. | Open Subtitles | والناس فى هذة الدولة لن يحبوا أكثر من وضع أمريكى كوجه الفساد, لهذا سيكلفكَ الأمر المزيد من المال |
yozlaşmanın büyük bir felaketi çektiğine inandı. | Open Subtitles | ،كان مؤمنًا بإقتراب حصول كارثة كبيرة مناسبة لهذا النوع من الفساد |
Demek genç imparator bu yozlaşmanın önüne geçemedi.. | Open Subtitles | الإمبراطور الشاب لم يعمل بإخلاص وساهم في انتشار الفساد. |
Bu Sam şiddetin, devrimin, yozlaşmanın olmadığı bir gelecekte büyüyecek. | Open Subtitles | هذه سام سيكبرون في عالم خال من العنف و خالية من الثورة، خالية من الفساد. |
Bence, bizim zamanımızdaki insanların, yozlaşmanın o zamanlar New York'ta ne kadar yaygın olduğunu anlaması çok zor. | Open Subtitles | أظن أنه عسير جداً للناس في عصرنا فهم كيف كان الفساد على نطاق واسع |
Ne yazık ki, yozlaşmanın başlangıcı budur. | TED | لسوء الحظ، هذا هو بداية الفساد. |
Evet yozlaşma bizde var ama Afrika yozlaşmanın olduğu tek yer değil. | TED | أ.غ.ف: لقد كان لدينا فساد... الفساد لا يتواجد في أفريقيا فقط. |
Bunların %45'i de yozlaşmanın iş meselelerinde kullanılmasının meşru bir yol olduğunu söyledi. | TED | وأخبرنا 45% أن الفساد أداة مشروعة للقيام بالأعمال التجارية. |
Ve bence yozlaşma ve yozlaşmaya karşı savaş ve yozlaşmanın etkisi, benim, bu "yönetim aksaklığı"yla ne düşündüğümü göstermenin muhtemelen en ilginç yollarından biridir. | TED | و أعتقد ان الفساد و الصراع ضد الفساد و تأثير الفساد , هي في الأغلب واحدة من أكثر الطرق إثارة للإهتمام لأوضح ما أعني بفشل الحكومات. |