Ve spiralin yuttuğu bu anları olduklarından daha uzun ömürlüymüş gibi görünmeleri yalanından kurtardı. | Open Subtitles | متحررة من الكذبة التي أطالت وجود تلك اللحظات ابتلعتها الدوامة |
Ayrıca yuttuğu SD karta da kayıt yapmış. | Open Subtitles | كانت أيضاً تسجّل على بطاقة الذاكرة التي ابتلعتها |
Anne'nin yuttuğu kolyeye baktım ve garip bir şey buldum. | Open Subtitles | إذن تحققتُ بأمر القلادة التي ابتلعتها (آن)، ولقد وجدتُ شيئاً غريباً. |
Whitman Price'ın yuttuğu elmas, bir bak. | Open Subtitles | انها، اه، الماس أن ويتمان الأسعار ابتلع. نلقي نظرة على ذلك. |
Sevdikleri kişilerin diğer markalardan birini kaza sonucu yuttuğu için yerde acı içinde kıvranırken görme ihtimallerine değin, anladın mı? | Open Subtitles | واحتمال رؤية احد احبّتهم يتلوّى من الألم على الأرض لأنّه فقط ابتلع بالصدفة بعض من تلك المنتجات الأخرى ، ـتعلم ؟ |
Kumların yuttuğu şehir orada bulunmuştum. | Open Subtitles | "المدينة المُلتهمة من قبل الرمال" لقد ذهبت إليها. |
Brick'in Jell-O tozlarını yuttuğu zamana ne demeli? | Open Subtitles | وماذا عن المرة التي ابتلع فيها بريك بودرة الجيلي؟ |
Wyatt dönünce kumların yuttuğu şehirde onun yanında olacaksın. | Open Subtitles | (حينما يعود (وايات، ستقف بجانبه، في المدينة التي المُلتهمة من قبل الرمال. |