Bilardo oynadığımız zaman gibi, atışlarını sıralamak için dünyanın zamanını harcıyorsun bilardo sopası ile kafanı ikiye yarasım geliyor. | Open Subtitles | مثل عندما نلعب البلياردو تستغرق وقت طويل لتحدد ضربتك لدرجة اني أريد أن أضربك بعصاك |
Hani Dave Thomson'ın olayını öğrendiğimiz zaman gibi birden donmuş tatlıları daha tatlı gelmeye başlamıştı. | Open Subtitles | تعلمين مثل عندما أكتشفنا حول ديف توماس فجأه حلاواه اللبنيه المثلجه طعمها مر حلو |
En ufak bir şeyi değiştirmeye kalksam, hemen çıldırıyorsun, aynı ketçapı değiştirdiğim zaman gibi. | Open Subtitles | انا حاولت تغير اصغر شي, وانت تصبح مجنون , مثل عندما غيرت " الكاتشب " |
Emma Pillsburry'nin düğününde onun gelinliğinin tıpatıp aynısını giydiğin zaman gibi. | Open Subtitles | كتلك المرة عندما أرتديتي الفستان نفسه لايما بيلسبري في حفل زفافها |
Tıpkı şekersiz jelibonların tümünü yememeni söylediğim zaman gibi sonra ishal oldun ve herkes onu çamur sanmıştı! | Open Subtitles | كتلك المرة عندما أخبرتك بأن لا تتناول الكيس الكامل من الحلوى الهلامية و أصبت بالأسهال والجميع |
zaman gibi boyutlar arasında geçiş yapabilen tek şey yer çekimi. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي بوسعه أن يمر عبر الأبعاد مثل الوقت هي الجاذبية. |
Sokaklarda kaybolması için adama verdiğin zaman gibi mi? | Open Subtitles | مثل الوقت الذي منحتيه لهذا الرجل الذي هو الأن طليق بالخارج ؟ |
Bu çok uzun zaman gibi görünebilir, ve sizin de bu durumdan kurtulmak için birşeyler yapmak istediğinizi biliyorum, ama yapabileceğiniz en iyi şey enerji saklamak. | Open Subtitles | أعرف أن ذلك يبدو وقتا طويلا وأعرف أنك تريد عمل شيء لإخراج أنفسكم من ذلك لكن أفضل ما يمكنكم فعلة هو توفير طاقتكم |
Tıpkı bana Barbie'nin yaptığı her işi yapabileceğimi söylediğin zaman gibi. | Open Subtitles | كحين قلتِ أنّي أستطيع أن أحصل على أيّ عملٍ حصلت عليه "باربي". |
Yine numara mı yapıyorsun? Will'e çaktığımı söylediğim zaman gibi. | Open Subtitles | هو هذا الدور اللعب مرة أخرى ، مثل عندما قلت فما استقاموا لكم فاستقيموا bummed ويل ؟ |
Sheldon'ı Teksas'a götürüp NASA'yı gezdirdiğin zaman gibi. | Open Subtitles | نعم مثل عندما أخذت (شيلدون) إلى (تكساس) و أرشدته في (ناسا) |
Tilki olduğumuz zaman gibi. | Open Subtitles | مثل عندما كنا ثعالب |
Kampa gidip bir ayıyla karşılaştığım zaman gibi. | Open Subtitles | كتلك المرة عندما ذهبت للتخييم و رأيت دباً |
Miting uygun zaman gibi görünüyordu. | Open Subtitles | التجمع بدا فقط مثل الوقت المناسب تماما. |
Bazı anıları tekrar tekrar yaşıyorum, Tikrit'in hemen dışında kumpasa düştüğümüz ve tank parçasından zırh yapmamız gerektiği zaman gibi. | Open Subtitles | بمُعالجة بعض الأحداث مثل الوقت الذي أحتجنا له لنتمركز بخارج مدينة تكريت، وكان علينا الأرتجال لدروع الواقية للبدن مع شظاية الدبابة |
Harm? Şimdi konuşmak için uygun bir zaman gibi mi görünüyor? | Open Subtitles | هارم " ، هل هذا يبدو وقتا مناسبا للكلام ؟ |
Mat cephanelik olarak beni serbest zaman gibi. | Open Subtitles | كحين حررني (مات) من (الترسانة). |