Size açıklayacak zaman olmadığını söyledim ve açıklayacak zaman yok. | Open Subtitles | لا ، قلت لكم لا وقت للشرح ، وسألتزم بكلامي |
zaman yok. İki dakikamın kaldığını söylüyor, yapamayız. | TED | لا وقت لدي .. بقي لدي اقل من دقيقتين .. لا يمكننا القيام بذلك |
Biz bu Yeni Dünya'yı inşa ederken şairlerin aşkı için zaman yok. | Open Subtitles | بينما نحن نبني هذا العالم الجديد هناك لا يوجد وقت لحب الشعراء |
Eğer gerçekten 2 derecelik senaryoyu önlemek istiyorsak, harekete geçmek için şu andan başka bir zaman yok. | TED | إذا كنا نريد تجنب سيناريو الدرجتين، لا يوجد وقت أفضل من الآن للتحرك. |
diye soracaktın. Savaştayız! Saçma sorular için hiç zaman yok! | Open Subtitles | نحن في حرب، يا رجل ليس هناك وقت للأسئلة الغبية |
Dinle, korkmak için zaman yok. Telsiz yok. Tekrarla, telsiz yok. | Open Subtitles | اسمعي, ليس هناك وقت للخوف لا راديو, أكرر لا راديو |
Hoşuna gitmesi gerekmiyor ama bir şeyleri didiklemeye zaman yok. | Open Subtitles | ليس عليك أن تعجب بهِ، لكن ليس لدينا وقت للتراجع. |
zaman yok, efendim. Eğer her geçit yeni sistemi uygulama için 2 geçidi çeviriyorsa, tüm ağın etkilenmesi 2 saat içinde tamamlanır. | Open Subtitles | لايوجد وقت , سيدي لن تطلب البوابة إلا عدد أقل لم تتكيف مع التحديثات الجديده للنظام |
Gerçekten çok acelem var. Merhaba, hoşça kal için zaman yok. Geç kaldım! | Open Subtitles | أنا قلق، لا وقت للوداع، مرحباً أنا متأخر، أنا متأخر، أنا متأخر |
Dört saatimiz kaldı, ...harcanacak zaman yok. | Open Subtitles | بقيت 4 ساعات حتى الصباح لا وقت لدينا نضيعه |
Gel-git için zaman yok, tatlım. Sayacı ölçmeye geldim. | Open Subtitles | لا وقت عندى للمضاجعة يا أمورتي جئت فقط لأكشف على العداد؟ |
- zaman yok! Teşekkür ederim, tatlım. - Güle-güle.! | Open Subtitles | لا وقت لذلك شكرا عزيزتى الى اللقاء الى اللقاء , ستيف |
Bir sorun varsa, yeteri kadar zaman yok. | TED | وإذا ما حدثت مشكلة، لا يوجد وقت كاف لتفاديها. |
Cevap için 3 Cevap için 2 Cevap için 1 Son hücredeki tam tavşan sayısını hesaplamak için yeterli zaman yok. | TED | الحل خلال 3 ثواني خلال ثانيتين خلال ثانية واحدة لا يوجد وقت كافٍ لحساب عدد الأرانب في آخر خلية. |
Parasızlıktan önce. Şimdiyse, zaman yok. | Open Subtitles | قبل المسلسل، لم يكن هناك مال الآن، لا يوجد وقت |
Savaştayız, adamım! Saçma sorular için hiç zaman yok! | Open Subtitles | نحن في حرب، يا رجل ليس هناك وقت للأسئلة الغبية |
zaman yok. Bizimle gelsin. Summers, harika araba kullanıyorsun! | Open Subtitles | ليس هناك وقت ، سيأتى معنا واو ، سومرز أنتى تقودين كمتسابقة كل شئ سيكون على ما يرام عندما نجد جايلز |
İnceleyecek zaman yok Buradan hemen çıkmalıyız | Open Subtitles | ليس هناك وقت للإكتشاف يجب أن نخرج من هنا |
- O zaman gidip çavuşa sormam gerek. - zaman yok. Acele et! | Open Subtitles | من الأفضل أن أبلغ القائد - ليس لدينا وقت, اجري, اجري لتنجو - |
Cinayetler arasında gözetlemeye yetecek kadar zaman yok. | Open Subtitles | هناك تنكيل و غضب بالتأكيد لايوجد وقت بين الجرائم |
-Hayır yok, aslında hiç zaman yok. | Open Subtitles | في الحقيقه، ليس هنالك وقت كافي مطلقا |
Bana küfredecek zaman yok dedi soyguncu. | Open Subtitles | "' لا وقتَ إلى الشخصِي ' عقّدتُ السارقَ." |
Seyahat karmaşası için zaman yok. İtalya toplantımız için bana kapıyı göster. | Open Subtitles | لاوقت لتشويش الرحلة , ارني الباب لم شملنا الايطالي |
Lanet, İhtiyar! zaman yok. Bir şeyler yap. | Open Subtitles | تباً أيها العجوز هذا ليس الوقت , لنفعل شيئاً |
Tartışmak için zaman yok. Birleşmeliyiz | Open Subtitles | هذا ليس وقت الخِلاف ، أليس من المُفترض أن نتجمع سوياً ؟ |
Bak, toplantıları için zaman yok, tamam mı? | Open Subtitles | إنظري ، ليس لدي وقت لإعادة الشمل ، حسناً ؟ |
Maç için zaman yok. Söyle onlara. | Open Subtitles | ليس لديك وقت للعب يجب أن تخبرهم |
zaman yok. Biliyorum sana geldi. | Open Subtitles | لا يوجد متسع من الوقت اعلم انها جاءت اليك |
Bunun için zaman yok. | Open Subtitles | لا يوجد وقتٌ لهذا |
Acele et. Kaybedecek zaman yok. Şu anda o katta kimse yok. | Open Subtitles | .أسرع، ليس هُناك وقت لنضيعه .لا يوجد أي أحد في الطابق الآن |