Ve bu gerçekten üzerinde uğraşmak zorunda olduğumuz bir şeydi: kitabın omurgasında tutkal vardı. | TED | وهذا أحد الأشياء التي كان علينا التعامل معها: كان هناك غراء على ظهر الكتاب. |
Bu ahmağı serbest bırakmamak için yapmak zorunda olduğumuz ne varsa yapmalıydık. | Open Subtitles | كان علينا فعل كل ما يتطلبه الأمر لعدم خروج ذلك السافل |
Ona bakmak zorunda olduğumuz onca yılı düşündüm. | Open Subtitles | لقد بدأت أفكر بكل تلك السنين السنوات التي كان علينا أن نهتم به |
Ve yapmak zorunda olduğumuz şeyi anlardı. Gerçi Root anlamayabilir. | Open Subtitles | وكانت لتتفهم ما نحن مرغمون على فعله بعكس (روت). |
Ve yapmak zorunda olduğumuz şeyi anlardı. Gerçi Root anlamayabilir. | Open Subtitles | وكانت لتتفهم ما نحن مرغمون على فعله بعكس (روت). |
Hastanın tek gerçek tedavisi bir daha kalbine yüklenmemesi bu da hastaya 21 yaşında emekliye ayrıl demek zorunda olduğumuz anlamına geliyor. | Open Subtitles | العلاج الوحيد الحقيقيّ للمريض هو ألاّ ينهك قلبه مجدّداً ما يعني أنّ علينا إخباره بأن يتقاعد في أوج عمره البالغ 21 عاماً |
Kaçmak zorunda olduğumuz için özür dilerim. | Open Subtitles | آسفة جداً أنّ علينا الذهاب. |
Eskiden bize yaptırdığı o tuhaf şeyler aramak zorunda olduğumuz şeyler. | Open Subtitles | كل الأشياء الغريبة التي اعتاد جعلنا نفعلها اشياء كان علينا البحث عنها ألا تذكرون هذا ؟ |
O zamanlar, her gün vermek zorunda olduğumuz en önemli karar kahvaltıda ne yiyeceğimizdi. | Open Subtitles | في ذلك الوقت، أهمّ قرار كان علينا اتخاذه كل يوم كان ماذا سأتناول في وجبة الفطور. |
Buna boyun eğmek zorunda olduğumuz anlamına gelmez. | Open Subtitles | . لايعني أنّ علينا تقبّله |