"تذكرة" - Translation from Arabic to Turkish

    • bileti
        
    • biletim
        
    • biletini
        
    • biletin
        
    • biletiniz
        
    • biletimiz
        
    • biletimi
        
    • bir bilet
        
    • biletleri
        
    • cezası
        
    • bilete
        
    • ceza
        
    • bile
        
    • biletine
        
    • tane
        
    Penn garındaki gişe memuru bir Pittsburgh bileti sattığını hatırlıyor. Open Subtitles بائع التذاكر فى محطة بن باع له تذكرة الى بتسبرج
    Aralarında biraz para toplamışlar ve ona bir Paris bileti almışlar. Open Subtitles و هم , جمعوا بعض المال و إشتروا تذكرة إلى باريس
    Neden bir de uçak bileti almıyorum daha işe başlarken? Seni tanıyorum. Open Subtitles نعم بالطبع لما لا أعطيك ثمن تذكرة الطائرة لتطير, لا ليس أنا
    Bu yüzden, 2008'de, valizlerimi topladım ve Birleşik Devletler'e geldim. Bu kez dönüş biletim yoktu. TED لذا أعددت حقائبي في 2008 وأتيت إلى الولايات المتحدة ولكن هذه المرة أتيت بدون تذكرة عودة
    Bizimle buluşup malzemeleri alacağına göre kendimize gelip onun çıkış biletini halledelim. Open Subtitles مما يعني علينا أن نجمع قوانا ونخرج تذكرة الخروج من هنا وقتها
    Hayır Charlie, senin bilete ihtiyacın yok çünkü biletin varmış gibi görünüyorsun. Open Subtitles لا يا شارلي.. أنت لا تحتاج لتذكرة لأنك تبدو كمن لديه تذكرة
    Bir Alman denizaltısını kaçırmanın gidiş bileti anlamına geleceğini biliyorlardı. Open Subtitles يعرفون أن آسر الغواصة يمكن أن يكون تذكرة ذهاب فقط
    Hayır, bir bileti daha yarı fiyatına alırsanız size iki bedava bilet vereceğiz. Open Subtitles سنعطي لكن تذكرة مجانية لا، تذكرتان مجانيتان إذا اشتريتن واحدة أخرى بنصف الثمن
    Size önerdiğim şey orta yönetim kademesine bir hızlı tren bileti. Open Subtitles ما أعرضه هي تذكرة على قطار سريع مباشرة إلى وسط الإدارة
    Ne uçak bileti almışlar, ne hesap boşaltmışlar ne de kredi kartı kullanmışlar. Open Subtitles لم يشترِ أحدهم تذكرة طائرة أو أفرغ حسابه المصرفيّ أو استخدم بطاقة الائتمان
    Ne pasaport, ne ehliyet, ne uçak bileti... Hiçbir şey yok. Open Subtitles لا جواز سفر ولا تذكرة الطائرة ولا رخصة قيادة، لا شيء
    - Evet, otobüs bileti almak için. - Pekâlâ, cezalısın. Open Subtitles ـ أجل، لشراء تذكرة الحافلة ـ كذلك، حسنٌ، أنت معاقب
    Kira paranı al da kendine bir otobüs bileti alıp git buradan. Open Subtitles أسترجعي ما دفعتيه للإيجار واشتري لكِ تذكرة للحافلة وأرحلي عن هذا المكان
    Sevgilinizin bana uçak bileti alması da gerçekten çok güzeldi. Open Subtitles من الرائع حقاً أن يبتاع حبيبك تذكرة سفر لي أيضاً
    Gece yarısı otobüsüne biletim var. Open Subtitles حصلت على تذكرة على متن حافلة منتصف الليل
    Açık bir biletim var. New York'a bir sonraki uçuş ne zaman? Open Subtitles عفوا, لدىّ تذكرة طيران, متى اول رحلة الى نيويورك ؟
    Kendi cebinden uçak biletini aldı ve olayın meydana geldiği köye gitti. TED فابتاع تذكرة طائرة، وذهب إلى القرية التي حدثت بها تلك الأحداث.
    Ben, senin daha uzun kalman için alacağın... biletin yarısını ödeyebileceğimi söylemek istiyordum. Open Subtitles أنا كُنت سأقول أننا سنقوم بالدفع المشترك لشراء تذكرة جديدة،حتى تبقي لوقت أطول.
    Tek göreceğiniz şey ağız alevi olacak sonrasında cehenneme biletiniz kesilmiş olacak. Open Subtitles الشيء الوحيد الذي ستراه هي قنابل الوميض تتبعها تذكرة مباشرة للجحيم
    Dostun bizim buradan çıkış biletimiz. Open Subtitles جسمك تذكرة من الدرجة الأولى لإخراجنا من هنا
    Kombine biletimi geri vermeye çalıştım ama paramı geri vermediler. Open Subtitles حاولت أن أعيد تذكرة الموسم لكنهم رفضوا إرجاع المال لي
    O ilkbahar, babam bana başka bir bilet yolladığında, ...oraya gitmek yerine, belki tekrar New York'a gidebileceğimi düşündüm. Open Subtitles عندما ارسل ابي لي تذكرة اخرى في ذالك الربيع فكرت انه بامكاني ان اذهب لنيو يورك عوضا عن ذالك
    Böyle bir şey istesem internetteki heriflerin gönderdiği biletleri kullanırım. Open Subtitles إذا أردت هذا, على أن أستعمل تذكرة الحافلة التى أرسلت لى على الأنترنت
    Park cezası, kütüphane kartı ya da otobüs kartı yok. Open Subtitles لا تذكرة وقوف للسيارات ، بطاقات مكتبية أو تذاكر حافلة
    Ben giymek zorundayım yoksa çocukları çocuk koltuğuna oturtmadığım için ceza yiyorum. Open Subtitles عليّ لبس واحدة لأنّ لديك تذكرة لعدم وضع الأطفال في كرسي السّيارة.
    Serginin bir parçası olduğumuz için... ...arkadaşlarım bile beni görmek istese, bilet almak zorundaydılar. TED لأننا كنا جزءا من المعرض، فإن أراد أحد أصدقائي أن يراني، كان يتوجب عليه شراء تذكرة لذلك
    Otobüsteysek, otobüs biletine çizerdi. Open Subtitles أو كنا في حافلة، فسيقوم بالرسم على تذكرة الحافلة.
    Bütün dünyada sadece bir tane Altın Bilet kaldı. Open Subtitles كما أخبركم، أصدقائي لم يبق إلا تذكرة واحدة في العالم كله

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more