"فرقاً" - Translation from Arabic to Turkish

    • fark
        
    • farklılık
        
    • farkı
        
    • önemi
        
    • ekip
        
    • ekipler
        
    • farketmez
        
    • değişiklik
        
    • şeyi değiştirmez
        
    • farketmeyecek
        
    • değiştirir
        
    Burada olanları durdurmaya çalışıyorum. Bu bir şey fark ettirir mi? Open Subtitles أحاول وضع حد لما يجري هنا ألا يشكل هذا فرقاً ؟
    Fazlası da var ama bu bile bir fark yaratıyor. Open Subtitles إنّها تنطوي على أكثر من ذلك، ولكنّها تحدث فرقاً بالفعل
    Kariyerim, sizi memnun etmekten daha fazlası. Bir fark yaratmalıyım. Open Subtitles مسيرتي المهنية أكبر من إرضائك فحسب، عليّ أن أحدث فرقاً.
    Yaşlı veya genç ol, hiçbir farklılık yaratmaz. TED وان كنت يافعاً او متقدماً في السن .. فهذا لن يضفي فرقاً
    En önemli şey, eğer bir öğrencide benlik hissi varsa, hayallerin ve değerlerin dünyadaki tüm farkı nasıl şaşırtıcı bir şekilde yarattığıdır. TED والأكثر أهمية أنه إذا كان الطالب لديه الشعور بالذات، فهو مدهش كيف أن الأحلام والقيم يمكن أن تُحدث فرقاً في العالم.
    Ve şimdi önemi olan birşey: TED ولكن ما يضفي فرقاً حقا على مستوى السعادة
    Savcı ne kadar batırsa da fark etmez, kesin gidiciler. Open Subtitles لن يشكل فرقاً إذا ثرثر النائب العام إنهم سيذهبون بعيداً
    Eğer ayağa kalkıp fark yaratmazsak ve geri dönüşümlü yiyecekleri, ve onların geri dönüşümlü doğalarını düşünmezsek, kaybeden biz oluruz. TED إذا لم نقف ونحدث فرقاً ونفكر في طعام صديق للبيئة، ونفكر في طبيعته الصديقة للبيئة، فمن الممكن أن نفشل.
    Ve Roots and Shoots'un en önemli mesajı, her bir bireyin fark yarattığıdır. TED وأهم رسالة لبرنامج الجذور والبراعم هي أن كل شخص بمفرده يمكن أن يحدث فرقاً.
    Çirkin veya gerçekten çok güzel ol, herhangi bir fark yaratmaz. TED وان كنت قبيحاً او جميلاً فهذا لن يضفي فرقاً
    Ama zaten öncesinde savaşa 100.000 asker yollandıysa bu sayı fazla gelemeyecektir hatta göreceli olarak yetersiz, fark yaratmayacak bir sayıdır. TED ولكنه لا يبدو كبيراً جداَ، إنه ليس كافياً نسبياً، ولن يشكل فرقاً إن كنت قد أرسلت قبلها 100,000 جندي.
    Ve girdiğimden beri öğrendim ki dünyada gerçekten bir fark yaratmak istiyorsanız, sonuçlar odaklı tasarım yapmalısınız. TED قد تعلمت من وقتها إذا أردت حقاً أن تصنع فرقاً في العالم، يجب أن تصمم نتائج.
    Bence bu gerçekten en derin fark ve insanlar bunu test sürüşünde dahi deneyimliyorlar. TED وهذا يصنع فرقاً كبيراً حيث لا يمكن الشعور بذلك إلا عند تجربة قيادتها.
    Bu noktada benim yaptığım şey fark yaratacaktı. TED ما أقوم به في هذه اللحظة قد يحدث فرقاً.
    Evet, bu öyle bir onur ki. Ve dünyada gerçekten bir fark yaratan bir organizasyonun huzurunda olmak harika. TED حسناً، يشرفني ويسعدني أن أكون ضمن منظمة تحدث وبحق فرقاً في العالم.
    Ve çalışma yaptıkları 50 veya 100 okulda bu ek kaynaklar aslında bir fark yaratabilir. TED وفي ال50 أو 100 مدرسة التي يعملون بها، خلقت تلك الموارد الإضافية في الواقع فرقاً.
    Gösterdiğimiz gibi, bu sadece sağlık alanında ve sosyal alanda farklılık getirmez, çok büyük ekonomik faydalar da oluşturur. TED وكما بَيَّنَا، إن هذا لا يحدث فرقاً صحياً واجتماعياً فحسب، بل يحدث منفعة اقتصادية ضخمة.
    Bence insanlar önemini anlamaya başladılar, Doğru yaparsak, milyonların hayatında farklılık yapabiliriz. TED ففي ظني أن الناس بدأت تعي مدى أهمية ذلك, ويمكن أن تحدث فرقاً بالنسبة لملايين الأرواح, لو عملناها بشكل صحيح.
    Kursum, başarıyla başarısızlık, ölümle kalım arasındaki farkı yaratır. Open Subtitles صفي بإمكانه تشكيل فرقاً بين النجاح و الفشل و الموت و الحياة
    Hazırlanın! Renğin önemi yok! Open Subtitles شكراً لمساعدتكم يا أصدقاء الألوان لا تشكل فرقاً
    Güzel. Her bina için 4 ekip istiyorum. Open Subtitles أريد أربعة فرقاً تفتش كل مبنى في هذه الملكية
    Önceden belirlenen zamanda ekipler göndermek. Open Subtitles ارسال فرقاً للقيام بذلك في وقت واحد محدد سلفا
    Senin ya da benim kullanmam farketmez. Open Subtitles لا يشكل ذلك فرقاً اِما ان تقود السيارة او انا من سيقودها
    Başkasının hayatında bir değişiklik yapmak için ilk milyonunuzu kazanmayı beklemeyin. TED لا تنتظروا حصولكم على المليون الاول لكي تحدثوا فرقاً في حياة شخص ما ..
    Hem bir iki gün daha kalmak bir şeyi değiştirmez. Open Subtitles بالإضافة، أن البقاء هنا ليوم أو .يومين لن يشكل فرقاً
    ...sen ve ben tamamiyle birbirimize güvenmiyoruz ama eğer Wraith bu gemiyi patlatırsa pek bir şey farketmeyecek değil mi? Open Subtitles لكن ذلك لن يصنع فرقاً كبيراً في حال أن الـ"ريث" وضعوا أيديهم على السفينة، أليس كذلك؟
    Şu halimizle, bu para çok şey değiştirir, fakat senin için? Open Subtitles المال .سيصنع فرقاً كبيراً لكن بالنسبة لك؟

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more