"فريدة" - Translation from Arabic to Turkish

    • eşsiz
        
    • benzersiz
        
    • özel
        
    • tek
        
    • özgü
        
    • has
        
    • Fareeda
        
    • farklı
        
    • Frida
        
    • eşi
        
    • nadir
        
    • özgün
        
    • eşsizdir
        
    • olağanüstü
        
    • dışı
        
    Eğer bir firma, müşterilerine ürettiği ürünün zamanla daha eşsiz olacağı sözünü veriyorsa rekabette önemli bir üstünlük elde eder. TED والشركات التي تنتج على نطاق واسع وتضمن لعملائها أن كل قطعة ملابس ستصبح فريدة مع الوقت ستكتسب ميزة تنافسية قوية.
    Her kıvrımı, her hattı, her girintiyi görebiliyordu, ...ve kendisini eşsiz yapan güzelliğin parçaları olduğu için bunları seviyordu. Open Subtitles سيرى كل منحنى كل خط ، كل فجوة ويعشقهم لأنهم كانوا جزءً من الجمال الذى جعلها فريدة من نوعها
    Ama hayatımda başka hiçbir yerde oradaki kadar eşsiz böcek türü görmedim. Open Subtitles ولكن ولا مرة في حياتي صادفت حشرات فريدة من نوعها كالتي هناك.
    Ama benim şirketimi en çok ilgilendiren şey tek benzersiz parçaları toplu bir şekilde üretebiliyor olduğunuz gerçeği. TED ولكن الشيئ الذي يهم شركتي اكثر هو حقيقة ان بامكانك صنع منتجات فريدة من نوعها بكميات ضخمة
    Ama bu fotoğrafların eşsiz ve özel bir şekilde, zamana çehre kazandırmaya başladığına inanıyorum. TED ولكن بطريقة فريدة جداَ وخاصة، أعتقد أن هذه الصور بدأت تضع للوقت وجها.
    Böyle bir durumda tek ve yalnız olduğumu düşünerek yanılmıştım. TED كنت مخطئة في تفكيري أنني فريدة ووحيدة في هذا الوضع.
    Ama hayatımda başka hiçbir yerde oradaki kadar eşsiz böcek türü görmedim. Open Subtitles ولكن ولا مرة في حياتي صادفت حشرات فريدة من نوعها كالتي هناك.
    Kurbanlarım bana ölüme ve sırrına ilişkin eşsiz bir bilgi verdi. Open Subtitles لقد قدّم لي ضحاياي نظرة ثاقبة فريدة على الموت، في أسرارها.
    Senkronize hareket eden dört düzine eşsiz el izi saydım. Open Subtitles عددت 24 طبعة يد فريدة تنم عن تحرك بتزامن منتظم
    Ama kıyafetleri doğal bir biçimde renklendirmek giysilerin daha eşsiz ve çevre dostu olmasını sağlardı. TED لكن الصباغة الطبيعية للملابس بتلك الطريقة سيسمح لنا أن نحرص على كونها فريدة من نوعها وصديقة للبيئة.
    Her giyim ve yıkamadan sonra daha eşsiz olan giysiler. TED ومع كل غسلة ومع كل كسوة تصبح فريدة من نوعها أكثر فأكثر؟
    Bu maddelerin sahip olduğu eşsiz bir... ...özellik de programlanarak ayrıştırılırlar. TED وبالتالي هناك خاصية أخرى فريدة للمادة وهي أن هذه المواد تتوفر على، أنها يمكن برمجة تحللها.
    Yaşayan bütün memelilerin beşte biri yarasalardır ve onların benzersiz özellikleri vardır TED فالخفاش يمثل خُمس الثدييات التى تعيش الآن، و لديها سمات فريدة.
    Oklahoma şehri hayal edilebilecek en benzersiz bir şekilde başladı. TED لقد نشأت مدينة أوكلاهوما بطريقة فريدة جداً.
    Dassey davasının diğer benzersiz tarafı da sert bir halk tepkisine sebep olmasıdır. TED وقضية داسي فريدة أيضًا لأنها تسببت في غضب جماهيري عارم.
    Rengini özel bir gübre, kimyasal ve durgun suda büyüyen özel bir çeşit alg birleşiminden alıyor. TED تكتسب لونها من تركيبة فريدة من السماد والمواد الكيماوية ونوع معين من الطحالب التي تنمو في الماء الراكد.
    Çok özel. Bir tarlam var ve inanamayacağın kadar güzel terroir yetişiyor, deriz. TED فريدة من نوعها لقد حصلت على قطعة ارض تنتج العنب بشكل لا يمكن ان تصدقه
    Tüm kötü şeylerin aramızda dolaştığı tek gecenin bu gece olduğunu söylememiş miydi? Open Subtitles وقالت أيضأ أن هذه الليلة هى ليلة من السنة وهى فريدة من نوعها
    Bu topluluğa özgü sağlık sorunları olduğunu bilmemize rağmen eğitimde durum böyle. TED والآن، بالرغم أن هذا يعرفنا أن هناك مخاطر صحية فريدة لهذا المجتمع.
    Aile her şeyi birlikte yapar, avlanma ve oynama, hatta kendilerine has çağrı setiyle iletişim kurma. TED تفعل العائلة كل شيء معاً، كالصيد واللعب، حتى التواصل من خلال مجموعة فريدة من الأصوات
    Üçüncü bina Bakheet amcanın ve Fareeda teyzenindi. TED المبنى رقم 3 كان منزل العم بخيت والخالة فريدة.
    Hepimizin benzersiz bir koku dünyası vardır, aldığımız kokular bakımından birbirinden tamamen farklı bir dünya duyumsarız. TED كل واحد منا لديه رائحة فريدة من نوعها، بمعنى أن ما نشمه، كل منا يشم عالما مختلفا تماما.
    Eleanor Roosevelt, Frida Kahlo. Sandra Day O'Connor... Open Subtitles ايلينور روسيفيلت,فريدة كهلو,ساندرا داي أوكونور
    Ama yakılma esnasında deri örneğinde eşi benzeri olmayan kimyasal bir bileşime rastlandı. Open Subtitles ..حسنا , عينة النسيج انتجت من مركبات كيميائية فريدة ..أثناء الحريق الذي كشف
    Bana çok nadir görülen bir karaciğer hastalığı teşhisi konuldu ve seçeneklerim tükendi. Open Subtitles لقد كنت مع شخص بحالة فريدة مرض الكبد و أنا ليست عندي خيارات
    Her birimiz yaşımızı, bedenimizi hatta yaşam tarzımızı ve kişiliğimizi yansıtan özgün ses özelliklerine sahibiz. TED لكل واحد منّا بصمة صوتية فريدة تعكس عمره، وحجمه، وحتى أسلوب حياته وشخصيته.
    Yani her bir kum tanesi eşsizdir. TED ذلك أن كل حبة رمل فريدة من نوعها. و كل شاطئ يختلف عن الآخر
    Günümüzde olağanüstü bir yaşam çeşitliliği barındırıyorlar. Open Subtitles اليوم، إنهم يدعمون حياةً فريدة مختلفة تماماً،
    Sıra dışı bir seminer olacağına şüphe yok. Open Subtitles ومن الواضح أن هذه ستكون حلقة دراسية فريدة من نوعها

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more