"لا عليكِ" - Translation from Arabic to Turkish

• Sorun değil
• Sorun yok
• Önemli değil
• Geçti
• Boş ver
• Boşver
• Merak etme
• gerek yok
• Her şey yolunda
• Dert etme
• Endişelenme

Sorun değil. Eve git. Ailenin dediği gibi, git buradan.
لا عليكِ,إذهبى إلى منزلك و غادرى كما قال لكِ أهلك

Tatlım, Sorun değil. Bize yemek yapacağım ve bu tartışmamızı unutacağız.
عزيزتي, لا عليكِ. سأقوم بتحضير الغداء لنا, وسننسى كُل ما حصل.

Hayır, Sorun yok. Sanırım. Senin içeceklerimizi getireceğini sanıyordum.
لا عليكِ , إعتقد بأنكِ كنتِ تحضرين مشروباً لنا

Çalışma saatlerinden %10 kesmenin bir yolunu bul. Sorun yok.
ابحثي عن طريقة لاقتطاع 10 بالمئة من ساعات عملهم لا عليكِ

Doğrusu, bu o kadar da Önemli değil. Boş ver.
أنا أقول لكي الحقيقة , لست مهتماً , لا عليكِ

Geçti, hayatım. Her şey düzelecek.
لا عليكِ عزيزتي، سيكون الأمر على ما يرام

Sorun değil, şu anda en az endişelendiğim şey bu.
اسفه لانى قلت انك وغد لقد تعرضت لبعض الاشياء السيئه لا عليكِ. هذا اخر ما يمكن ان اقلق بشانه الان

Anne Sorun değil. Sanırım sadece sen değilsin. Sanırım Chloe'ye bir şey oldu.
امي لا عليكِ انا لا اعتقد بأنه انتي فقط اعتقد بأن هنالك شئ حدث لكلوي

Sorun değil. Onun akli durumu ile ilgili gerçekten endişeliyim.
لا عليكِ ، لقد كنت قلقاً على حالتها العقلية

Sorun değil. Carrie Mae, bu biraz şeyden bazen erkekler kadınlarının biraz daha gizemli olmasını ister.
لا عليكِ يا كاري ماي ففي بعض الأحيان يحب الرجال الفتاة الغامضه

Yok, Sorun değil.
لا لا ، لا عليكِ أنا أعلم أنني كنت أكرهها

Hiçbiri gerçek değilse Sorun yok.
لا عليكِ إذا لم يكن شيئاً من ذلك صحيحاً.

Ne, ne? Bu sensin. Sorun yok, Sorun yok, Sorun yok.
ـ مهلاً، مهلاً، هذا أنت ـ لا بأس، لا عليكِ

- Baba... - Sorun yok. Biliyorum.
ـ أبى 000 ـ لا عليكِ يا عزيزتى

- Natalie! Önemli değil, hiç alınmadım. Biraz fazla sıkmışım.
لا عليكِ يا عزيزتى ، لا إساءة هناك لقد أكثرت من العطر تفاؤلاً

- Çok ama çok üzgünüm. Önemli değil.
.. ـ آسفة للغاية، أنظروا ماذا ـ لا عليكِ

Önemli değil. Savaşta insanlar kolayca ağlar.
. لا عليكِ في الحرب ، يبكي الناس بسهولة

Gel buraya. Geçti. Gel hadi, gel.
لا عليكِ , تعالِ إلى هنا الأمور ستكون بخير , تعال , هيا

Boş ver. Bir örümcek gördüm sandım. Ama sen iyisin.
لا عليكِ ، ظننت أني رأيت عنكبوتاً

Ah, neyse, Boşver. Her zaman söylerim, İngiliz erkeklerinin tuhaf zevkleri var.
حسناً , لا عليكِ لطالما قلت أن الأنجليز لديهم أذواق غريبة

Merak etme. Beni de sevmiyor.
لا عليكِ إنه لا يحبني أنا أيضاً

Çekinmenize gerek yok. Tanrı yücedir ve bizleri daima affeder.
لا عليكِ من خجل، الربّ رؤوف ودائمًا ما يغفر آثامنا.

Evimde Gözcü olduğunu nereden biliyorsun? Her şey yolunda.
كيف تعلمين أن هناك عين في منزلي ؟ لا عليكِ

Önemli değil, Claudia, Dert etme.
لا عليكِ يا كلودي .. لا تقلقي بشأن هذا

Sorun değil, Endişelenme. Başımızın çaresine bakarız.
لا عليكِ ، لا تقلقي سوف نهتم بالأمر