Bilmiyorum çünkü onlara kim olduğuma dair hiç dürüst olmadım. | TED | لا أعلم، لأنني لم أكن صادقة أبدًا معهم عن هويتي. |
Cinsel istismar ben 10 yaşına geldiğimde bitti ama aslında hiç son bulmadı. | TED | الاعتداء الجنسي انتهى عندما كنت في العاشرة، لكن في الحقيقة، لم ينته أبدًا. |
Yani hiç daha büyük bir şeyin parçası olabileceğimizi hissetmiyor musun? | Open Subtitles | إذًا ؟ ألا تشعر أبدًا وكأننا جزء من شيء كبير ؟ |
Bazen taraf tutmak, yankı odalarında sıkışmak ve bir daha hiçbir zaman aynı fikirde olmamakla lanetlenmiş gibi görünebiliriz. | TED | قد يبدو الأمر أحيانًا أننا محكوم علينا بالانحياز، وأن نكون عالقين في غُرف الصدى وألا نتفق مرة أخرى أبدًا. |
Seni hiçbir zaman onu terk etmeye zorlamadım, böyle bir şey istemedim bile. | Open Subtitles | لم أرغمك أبدًا على تركها، في الواقع لم أطلب منك حتى تركها لأجلي. |
Sizin için hiç birşey yapmadığımı söylemeyin bana çünkü şu anda sizi bekliyorlar. | Open Subtitles | لذلك لا تقل أني لم أفعل أبدًا شيئًا من أجلك لأنهما تنتظرانك الآن |
daha önce görev başında hiç içmemişti. Ona ihtiyacımız var Kaptan. | Open Subtitles | هو لم يسًكر أبدًا في العمل فيما مضى نحتاج إليه, كابتن |
Gitmemem için bana yalvardı, ama ben dinlemedim, belki de beni hiç affetmeyecek. | Open Subtitles | لقد طلبت مني ألا أرحل و رحلت مع ذلك قد لا تسامحني أبدًا |
Sen... Sen duvara kendi fotoğrafını koymayı düşündün mü hiç? | Open Subtitles | ألا تفكر بتعليق أيٌّ مـن صورك أبدًا على الجدار ؟ |
Bak, tatlım, evdeki işler biraz karıştı ve bu senin için hiç adil değil biliyoruz, ama bunu beraber çözeceğiz. | Open Subtitles | . إلى أين ذاهبة ، أبدًا هل ذلك واضح ؟ حسنًا يا حبيبتي نعلم بأن الأحوال كانت غريبة في البيت |
Hayır, boşa harcamadınız. hiç de bile. Ben bunun için buradayım. | Open Subtitles | لا، أنتِ لا تضيّعين وقتي أبدًا أنا هنا من أجلِ هذا |
Bir kaç ayda bir çok sayıda büyük suçlu kayboluyor ya da ölü bulunuyor ama hiç bir delil bulunmuyor. | Open Subtitles | يبدو كلّ بضعة شهور هناك عدد كبير من مرتكبي جرائم العنف يُفقدون أو يظهرون موتى، لكن لا توجد أدلة أبدًا. |
Senden bir şey istediğimde zamanın hiç uygun olmaması ne garip. | Open Subtitles | مرح ان لا يكون وقتًا مناسبًا أبدًا كلما احتجت منكى شئ |
Sizinle buluşmak bir zevkti. Ama sizinle hiç buluşmamış olmamız kötü. | Open Subtitles | أتعلمين، لقد سرّني لقاؤكِ، ولكن من العار أننا لم نلتقِ أبدًا. |
Önemli değil belki ama bu kelimeleri daha önce senden hiç duymadım. | Open Subtitles | ليس من أجل لاشيء,ولكنك لم تستخدمي مثل هذه الكلمات أبدًا من قبل. |
Hayatında hiç rozet takmamış bir çöpçüyü, bir gemi avcısını işe aldın. | Open Subtitles | أنتِ عينتِ سارق سفن فضاء لص لم يلبس شارة طوال حياته أبدًا. |
Uyuşturucu olabileceklerini hiç hayal etmedim. Oyulmuş değerli taşlar olduklarını düşünmüştüm. | Open Subtitles | لم أتخيل أبدًا أنها مخدرات كنتُ أظنّ أنها أحجارٌ كريمة خام. |
14 yaşındayken bir siparişi yanlış vermiştim sen de hiç peşini bırakmadın. | Open Subtitles | لقد أفسدت ذلك حين كنت في الـ14 ولن تجعليني أنسى ذلك أبدًا |
O kadınla hayatta işim olmaz. Kadın çok yaşlı ve çirkindi. | Open Subtitles | و لم أقوم بفعلها أبدًا بسبب أنها كانت عجوزًا و قبيحة |
Gökyüzü yeterince kullanılmıyor, ayrıca hiçbir zaman karayolu gibi tıkanacağını sanmıyorum. | TED | السماء لا يتم استغلالها، وأزعمُ أنها لن تكون مزدحمة أبدًا كالطرق. |
Hayatımda hiç mutluluğa veya normalliğe yer olmadı. O yüzden-- | Open Subtitles | لم أشعر بالسعادة أو بكوني طبيعية أبدًا طوال حياتي، لذا |
Ve onu asla aramamalısın çünkü onların bazı kuralları var. | Open Subtitles | ولا يمكنك الاتصال به أبدًا لأن لديهم بعض الدعاوى القضائيّة |
Tünele inerek saklanır sığınaga koşar ve asla arkamıza bakmayız. | Open Subtitles | احفر بقوّة, يحفر بعمق, اجر للمأوًى, و لا نتذكّر أبدًا |