Olimpos Dağı'nın zirvesinden Zeus babasının ordusunun üstüne öfke yıldırımları yağdırır. | Open Subtitles | من قمة جبل الأوليمب أطلق زيوس صاعقة غاضبة تجاه جيش أبيه |
babasının hasta olmasını isteyebilir belki ama yabancılara yapması için sebebi yok. | Open Subtitles | أقصد لديه الدافع لجعل أبيه مريضاً ولكن ليس لديه سبب ليهاجم الغرباء |
Çünkü beni hiç babası dışında başka bir erkeğin yanında görmedi. | Open Subtitles | حسناً, إنه لم يسبق أن رآني مع رجل آخر غير أبيه |
Ama eğer bu işin içindeyse, ben babası için çalıştığını düşünürüm. | Open Subtitles | لكن إذا كان متورطاً علي أن أفكر أنه يعمل لمصلحة أبيه |
Ama oğlunu düşünün: babasını sürgün eden ülkeyi savunan bir ABD vatandaşı. | TED | لكن فكّر في ابنه: مواطن أميركي يدافع عن البلد التي نفت أبيه. |
Ama babasıyla arasındaki gönül yarası bir türlü iyileşmek bilmiyordu. | Open Subtitles | ولكن الجرح الذي بينه وبين أبيه لم يُبدِي أي تحسُّن. |
Camdan dışarı bakıyor, tam caddenin karşısına bu çocuğun babasına bıçağı saplamasını görüyor. | Open Subtitles | تنظر عبر النافذةَ, ومباشرة عبر الشارع ترى الابن يغرس السكين في صدر أبيه. |
O patlamadan sonra babasından arda kalanlar dizkapağı ve bir torba kabuklu yemişti. | Open Subtitles | بعد الإنفجار كل ما تبقى من أبيه هي ركبته و قطعه من خصيته |
Onu, babasının sevdiğinden daha çok sevmiş ki bunu söylemem şart değildi. | Open Subtitles | هو أحبها أكثر مما أحب أبيه والذي لم يكن من الضروري قوله |
Simon'ın olabileceği tek bir yer var. babasının gömülü olduğu yer. | Open Subtitles | ،هناك مكان واحد يمكن لسايمون أن يكون به مكان دفن أبيه |
Öyle bir çocuğu Ducati'ye bindirirsen babasının görüşünden kurtulmak için dikiz aynaları kırar. | Open Subtitles | تضع طفل مثله على دراجة نارية سيقودها حتى يكسر المرايا الجانبية ليزعج أبيه |
Ve babasının ölümünden birkaç ay sonra onun yokluğundaki ilk hamlesini yaptı. | Open Subtitles | و بعد أشهر قليلة من وفاة أبيه اتخذ قراره الأول في غيابه |
Evet, şu anda onların tek umudu. Çocuk babasının şerefsiz böbreğini alacak. | Open Subtitles | أجل ، و الآن هو أملهم الوحيد الإبن سيأخد كلية أبيه الأرعن |
O benim babam Ralph, 1940'ta Londra'da babası Samuel ile birlikteyken. | TED | هذا أبي، رالف، في لندن، سنة 1940 مع أبيه صامويل. |
Çocuk limonata istemiş, babası da büfeye gidip limonata sormuş. | TED | طلب الابن من أبيه عصير ليمون وذهب الأب إلى ركن الأطعمة والمشروبات لشرائه. |
Herkesin babası orada evlenme teklifi etmiş. "T"yi düzelt. | Open Subtitles | كل شخص بذلك المكان أبيه تزوج أمه ضع علامة هنا |
Eminim, yeni babası ve kız kardeşiyle iyi anlaşır. | Open Subtitles | أنا متأكدة أنه سيكون على ما يرام مع أبيه وأخته الجدِيديْن. |
Ama çocuk babasını öldürürken onu net olarak gördüğünü söyledi. | Open Subtitles | لكنها كانت قد شاهدت وبنظرة فاحصة الولد وهو يطعن أبيه. |
Kalpsiz oğlun neden hastanedeki ölen babasını görmeye gitmediğini öğrenmek için geldin demek. | Open Subtitles | إذاً ،جئت لرؤية ذلك الابن القاسي الذي لم يذهب للمستشفى لرؤية أبيه المحتضر |
Sürekli olarak babasıyla konuşuyor, sanki Nino yaşıyormuş gibi. | Open Subtitles | يستمرُ بالتحدثِ معَ أبيه كأنَ نينو ما زالَ حياً |
Onun babasıyla olduğu... -...gibi uzaklaşmayın. | Open Subtitles | لا أريدك أن تنجرف بعيداً عنه كما فعل هو مع أبيه |
Sonra annesine altı el, babasına da on yedi el ateş etmiş. | Open Subtitles | ثُم أطلق الرصاص على أُمّهِ سِتّ مرّات وعلى أبيه سبع عشرة مرّة. |
Bir çocuğun babasından sert olmasını beklediği gibi askerler de disiplin arar. | Open Subtitles | الطفل يريد من أبيه أن يكون حازما و الجنود يتعطشون للإنضباط |
Ayrıca, ben onun baba daha Wyatt için daha iyi bir bakıcı düşünemiyorum. | Open Subtitles | بالإضافة لهذا ، لا يمكننى التفكير فى جليس أطفال لوايات أفضل من أبيه |
Bazen armut dibine düşmüyor. | Open Subtitles | أحياناً يكون الإبن مختلفاً عن أبيه تماماً |
- Bir oğlan babasız büyümemeli. | Open Subtitles | لما لا؟ لأن الفتى في حاجة أبيه. |
Dünyayı gezerek üvey annesi, tanrıların kraliçesi Hera'nın emri altındakilerle savaşırdı... | Open Subtitles | جاب الأرض مقاتلا أتباع زوجة أبيه الشريرة هيرا ملكة الآلهة المتسلطة |