Anlaşılan, bir hayaliniz gerçekleşince öbür hayallerinizi daha da ciddiye almaya başlıyorsunuz. | Open Subtitles | لقد تزوجته و أتضح أنها واحدة من أحلامك أصبحت حقيقة بدأت تتعامل مع الأخرين بأكثر جدية |
Ama Anlaşılan iki tane "Doğru Yolu Gösterme" çadırı varmış. | Open Subtitles | لكن كما أتضح, أن المعرض لديه خيمتان لنفس البرنامج |
Bunu söyleyeceğimi asla düşünmezdim ama Chuck Bass'ın masum olduğu ortaya çıktı. | Open Subtitles | لم أعتقد أني سأقول هذا يوم لكن أتضح ان تشاك باس بريء |
Görünüşe göre, her şeye rağmen işleri yoluna koyabiliyorum. Nasıl? | Open Subtitles | أتضح بأني أستطيع معالجة الأمر بعد كل هذا |
aslında beni salak olduğum için sevmiyorlarmış. | Open Subtitles | حسناً, أنت تعرف, لقد أتضح أنهم لا يريدوني بجوارهم لانني كنت غبي. |
Dostumuz moleküler biyolojistimizin tek sıra dışı yanı bu değilmiş Meğerse. | Open Subtitles | أتضح بأن ذلك ليس الشئ الوحيد الإستثنائي عن صديقتنا متخصصة الأحياء |
Görünen o ki... | Open Subtitles | ومنذ 3 أشهر عرفت شيئاً لذلك أعني أتضح أنها |
Her gün elmalı turta yenilen eve doktor giriyormuş meğer. | Open Subtitles | أتضح أن فطيرة تفاح يومياً لا تُبقيكَ بعيداً عن الطبيب. |
Dünyaca ünlü piyanist ve Amerikan hazinesi? Anlaşılan 200.000 platin puanına evinize gelip Vicky için yazdığım şarkıyı seranat yapabiliyormuş. | Open Subtitles | عازف البيانو المشهور عالميا و كنز أمريكا أتضح ، لـ 200 ألف من النقاط البلاتينية سيأتي الي منزلك و يعزف لك |
Ama Anlaşılan o ki, duvarı inşa etmeye zaten paramız yetmiyormuş. | Open Subtitles | لكن أتضح أننا لا نستطيع تحمل تكلفة بناء الجدار |
Anlaşılan babamın bana bıraktığı tek şey sorundan başka bir işe yaramıyor. | Open Subtitles | أعتقد بإن الشيء الوحيد الذي تركه أبي لي أتضح بإنه لا شيء سوى متاعب |
Anlaşılan o ki, dünyanın sonu olduğuna inandığımız şey bu değildi. | Open Subtitles | "أتضح ما كنا نظنه حيال نهاية العالم ـ لم يكن كذلك". |
ve cömert, gerçekten iç rahatlatıcıydı. Çünkü tamamen çok içtendi ve sonra ortaya çıktı ki içtenlik, tam da ihtiyacımız olanmış. | TED | و كريماً، ومريحاً جدا لأنه كان صادقا معي، وذلك الصدق أتضح أنه هو ما كنا نحتاجه. |
Hiç karşılaşmadığım ama bazı dekor anlaşmaları sayesinde arkadaş olduğum o siteden birinin, eskiden yerel bir dökümhane müdürü olduğu ortaya çıktı. | TED | وقد أتضح أن أحد الأشخاص هناك، صديق لي لم ألتقي به قط، لكنه أصبح صديقي عبر بعض صفقات الدعامات، كان مديراً لورشة محلية. |
"Dürüstlük abidesi" Phil Green'in... bir ortağı olduğu ortaya çıktı. | Open Subtitles | لقد أتيت إلي أتذكر؟ أتضح أن فليب جرين كان له شريك,و لا أحد |
Görünüşe göre şüpheliyi gören baş tanığımızın uyuşturucu bağlılığı geçmişi yüzünden güvenilirlik sorunu var. | Open Subtitles | أتضح أنّ شاهدنا ، الّذي رآى المُشتبه الأوّليّ. لديه سابقة للإفراط بالمُخدرات، ممّا يشكك بمصداقيته. |
Görünüşe göre bunu ödeyemem. | Open Subtitles | حسنا, كما أتضح لي اننيلنأكونقادراًعلىدفعهذا.. |
Sonra da duş almamakta direndi. Görünüşe göre sıcak sudan korkuyor. | Open Subtitles | ورفضت أن تستحم، أتضح أنها تخشى المياه الساخنة |
O da komik bir hikaye aslında. | Open Subtitles | لكن بالواقع ويالها من قصة مضحكة أتضح أن الشخص لم يأخذ كل أموالنا |
aslında, bir keresinde onu masa altında sarhoş ettiğimi sanmıştım masa ters döndü ve ortaya bir kadınla çıktı. | Open Subtitles | في الحقيقة ، مرة واحدة اعتقدت اني جعلته يشرب تحت الطاولة أتضح أنه كان لديه إمرأة تحت هناك |
- Benim de yoktu. Meğerse adamlar bizden adeta haraç kesiyorlarmış. | Open Subtitles | ولا أنا أيضاً، ولكن أتضح أنها تقصم الظهر |
Biliyorum, yapacaktım da ama hamile kalamıyormuşum Meğerse. | Open Subtitles | أعرف, و أنا أردت لكن أتضح أنني لا استطيع الأنجاب |
İlişkimiz ve gidişat konusunda aynı sayfadayız sanıyordum ama Görünen o ki yanılmışım. | Open Subtitles | أعتقدتُ حقاً أنك علي نفس الصفحة حول علاقاتنا و أين تذهب العلاقة ، لكن أتضح أنِ كنتُ خاطئة |
Set ziyaretini her kim kazandıysa ben değilmişim meğer. | Open Subtitles | أتضح أنه مهما كان الشخص الذي فاز بزيارة موقع التصوير فلن يجدني هناك لقد تم تسريحي |
anlaşıldı ki, erkenden kalkıp akşamdan kalma başağrısı yüzünden ağrı kesici almış. | Open Subtitles | كما أتضح, أنها استيقت مبكراً وأخذت مسكناً بسبب صداع متعلق بشرب الكحوليات |