Kalın bağırsağım aldı. Serbest bırakması için onunla pazarlık ediyorum. | Open Subtitles | لقد أخذه قولوني الضخم، وأنا أتفاوض معه على إطلاق السراح |
Namluyu karşıya doğrultan taraf olarak pazarlık yapmanın medenice olduğunu düşünmedim hiç. | Open Subtitles | لا أشعر أبدا بالتحضر عندما أتفاوض أمام فوهة المسدس أو من خلفها |
Ama tecrübelerim bana şunu öğretti. Asla teröristlerle pazarlık etme. | Open Subtitles | ولكن خبرة الحياة قد علمتني ألا أتفاوض أبدا معَ الإرهاب. |
Ve ya bu kararı verirken şirketim ve benim için en iyisi için işverenimle pazarlık ederdim | TED | أو يمكن أن أتفاوض مع صاحب العمل ليأخذ ذلك القرار من أجل مصلحتي ومصلحة شركتي. |
Adil uluslar yasasına göre, siz korsansınız. Sizinle pazarlık etmeyeceğim. | Open Subtitles | تحت قانون العدالة للأمم فأنتم أيها الناس تعتبرون قراصنة و أنا لن أتفاوض معكم |
Şu tepeyi tırmanıp onlarla pazarlık etmeye gideceğim. | Open Subtitles | أعتقد أنني سأقوم بنزهة إلى أعلى ذلك التل و أتفاوض |
Hayvanlarla pazarlık yapılmaz. | Open Subtitles | لن أتفاوض مع حيوانات. فكيف تتوقع مني إنهاء الأزمة؟ |
Bikinililerle pazarlık yapmam. | Open Subtitles | حسناً، أنا لا أتفاوض مع من يرتدي ثوباً للسباحة. تعالي هنا. |
Ben de ülkenin önde gelenleriyle pazarlık yapmam, bu yüzden sadece sana söylenenleri yap. | Open Subtitles | وأنا لا أتفاوض مع رؤساء الولاية لذا افعل ما اخبرك به فحسب |
Keşke şimdi pazarlık edebileceğim biri olsa. | Open Subtitles | إلهي، أتمنى لو هناك شيئاً أتفاوض معه حالاً |
Eğer masanın üzerine bir koz koyamazsam sence bu yalancı, dönek maymunlar benimle pazarlık yaparlar mı? | Open Subtitles | تقول لي أن أتفاوض مع القردة المنبطحين، ناكثي العهود عندما لايكون هناك شيء للتفاوض عليه كل هذا هو مجرد هراء |
Eğer masanın üzerine bir koz koyamazsam sence bu yalancı, dönek maymunlar benimle pazarlık yaparlar mı? | Open Subtitles | تقول لي أن أتفاوض مع القردة المنبطحين، ناكثي العهود عندما لايكون هناك شيء للتفاوض عليه كل هذا هو مجرد هراء |
Tamam, kendimle pazarlık ediyormuşum gibi olmasın ama sizlerin nereden geldiğinizi biliyorum. | Open Subtitles | أعني, حسناً, لا أتفاوض ضد نفسي. ولكني أعرف من أين أتيتم. |
Bu şekilde pazarlık yapmayacağımı bilecek kadar tanırsın beni. | Open Subtitles | أنت تعرفني بشكل جيد لتعلم أنني لا أتفاوض بهذه الطريقة. |
Eyalet Savcılığında üç aydan başlayarak pazarlık yapmıştım. | Open Subtitles | في مكتب النيابة كنتُ أتفاوض بدءًا من 3 أشهر |
Borcumuzu sildiğinde. - pazarlık yapacağını söyle. - pazarlık yapmayacağım. | Open Subtitles | عندما تغفر ديوننا قل لهم أنك سوف تتفاوض أنا لن أتفاوض |
Hayır, bir yıldan daha kısa zaman önce Fransa topraklarındaydım oğlum üzerine pazarlık yapmak için. | Open Subtitles | لا، لقد كنتُ في الأراضي الفرنسية منذ أقل من سنة لكي أتفاوض على ابني. |
Sizinle gelip anlaşma yapmama izin verin. | Open Subtitles | دعني أرحل معك وأحاول أن أتفاوض على تسوية |
Ama ben o haydutlarla asla anlaşmam! | Open Subtitles | و لكني لم أستطع أن أتفاوض معهم |
Tekrar bir katliamın yaşanmaması adına siz yüce majestelerinin, istediği şartları görüşüp, anlaşmaya varmak için. | Open Subtitles | و أتفاوض حول الشروط المقبولة لسموكم الكريم هذا قد يمنع تكرار المذبحة |
Hayatımın yarısını o kadınla müzakere ederek geçirdim. | Open Subtitles | لقد قضيتُ نصفَ حياتي أتفاوض مع تلك المرأة |