Geçen Noel, eve gömleğimin yakasında ruj iziyle geldim. | Open Subtitles | مثلالعيدالسابق. أتيت للبيتمنالحفل، و كان أحمر شفاه على ياقتي |
Dut suyu. ruj gibi görünüyor değil mi? | Open Subtitles | إنه عصير التوت ، يبدو و كأنه أحمر شفاه ، أليس كذلك ؟ |
Traş olurken kendini kesmediğine göre sadece ruj olabilir. | Open Subtitles | لكن بما أنك لم تجرح نفسك أثناء الحلاقة فينبغى أن يكون أحمر شفاه لا غير |
Bugün gömleğinizi yıkarken tuhaf bölümlerde ruj izleri gördüm. | Open Subtitles | لم أستطع أن أمنع نفسي من ملاحظة علام أحمر شفاه في أماكن غريبه |
Çantanda erkek ruju da var mı, James? | Open Subtitles | إنها آخر إضافة في تقليعات الرجال ألديك بعض أحمر شفاه الرجال في تاك الحقيبة يا ـ جيمس ـ؟ |
Nasıl bir kız mumyalaşmış ceset ile seyahat eder ama yanına ruj almaz? | Open Subtitles | ، أيّ نوع من الفتيات يسافر مع جثة محنّطة ولم تحزم حتى أحمر شفاه ؟ |
Bir keresinde dudaklarına ruj sürüp annemin geceliğini giydirmiştik. | Open Subtitles | فى مرة ألبسناه ثوب النوم الخاص بوالدتى ووضعنا له أحمر شفاه وشعر مستعار |
Tanrım, Frankenştayn'ın gelinine biraz ruj sürünce, harika bir eşe dönüşmüyor, değil mi? | Open Subtitles | وضع أحمر شفاه على عروسة "فرانكشتاين" ليس كفيلاً بتحويلها لزوجة مثالية أليس كذلك؟ |
Kutularda kırışık önleyici krem, rimel, nemlendirici ruj... banyo köpüğü, çabuk kuruyan oje, hazır ağda... | Open Subtitles | كل علبة تحتوي على كريم ضد التجاعيد مَسْكًَََرة رموش مرطب أحمر شفاه خرز حمّامُ طلاء اضافر سريع الجفاف |
ruj görüyorum siyah saçlı Tahitili güzel bir kadın şelalenin altında duruyor üstünde sadece bir tanga var, sırtından sular süzülüyor. | Open Subtitles | أرى أحمر شفاه على شّعر اسود لملكة جمال من تاهيتي واقفة تحت شلال لا تلبس سوى حزام على خصرها |
ruj, beş dolarlık banknot, sakız, saçspreyi ve bir kitap. | Open Subtitles | أحمر شفاه, 5دولارات, علكة, رذاذ شعر, كتاب |
Sadece tampon ve ruj değil, bir sürü şey alıyoruz. | Open Subtitles | لقد اشتريت أحمر شفاه, لديهم كل أنواع المنتوجات |
Eldivende izi kalan ruj, kesinlikle büyük anneye ait. | Open Subtitles | جيّد، أحمر شفاه على القفازِ كَانَ بالتأكيد الجدةَ. |
Güzel yazı sanatıyla ilgilenen biri özel bir ruj sürer diye düşündüm. | Open Subtitles | فكرت أن شخصاً ما يهتم بخط اليد فعليه أن يضع أحمر شفاه سري |
Yanında ruju varmış. Sen de her gün ruj taşıyor musunuz yanınızda? | Open Subtitles | لاحظتُ أنّكِ تضعين أحمر شفاه، أتضعين أحمر شفاه كلّ يوم. |
24 saat dayanan ruj. Uyanırken bile güzelsiniz. | Open Subtitles | أحمر شفاه يدوم لأربعة وعشرين ساعة يمكنكِ حتى الاستيقاظ وأنتِ جميلة |
Pantolunu ayak bileklerinde olduğu halde... ve şeyinde ruj izi var. | Open Subtitles | و بنطاله حول كاحليه و هناك أحمر شفاه على عضوه |
Pekala, ruj, göz kalemi, selpak yulaflı çubuklar, aspirin. Başka ne vardı? | Open Subtitles | حسناً ، أحمر شفاه ، كحل ، مناديل شوفان ، أقراص أسبرين ، ماذا أيضاً؟ |
Bir kadın olsam, rujdan ne beklerdim diye düşünmeye çalıştım. | Open Subtitles | حاولتُ أَنْ أَتخيّلَ ما أُريدُ مِنْ أحمر شفاه ، إذا كُنْتُ إمرأة |
Ama bence Dana, Selina'nın rujunu aldı. | Open Subtitles | لكن أعتقد ان دانا أَخذت أحمر شفاه سيلينا. |
İki kurbanın rujları ve zarf üzerindeki rujun | Open Subtitles | نتائج مقارنة أحمر شفاه الضحيتان |
Artık Tokyo Kulesi gibi renk değiştiren bir dudak parlatıcısı geliştirebilirim. | Open Subtitles | الآن أستطيع أن أطور أحمر شفاه يمكنه أن يغير لونه . مثل برج طوكيو |