| Bunun Farkındayım. Ama bunun bir önemi yok. Bunu bilmesi gerek. | Open Subtitles | أجل، شكراً، إنّي أدرك ذلك لا يهم، عليه أنه يعلم هذا. |
| Bunun Farkındayım, ama bu haberi almak hoşunuza gider diye düşündüm. | Open Subtitles | لمناقشة قراراتى أدرك ذلك يا سيدى . ولكننى أعتقدت أنك ستسعد بسماع الأنباء |
| Hayat daima devam etmiyor. Bunu şimdi Anlıyorum. | Open Subtitles | ليس لدينا الكثير من الوقت، أدرك ذلك الآن |
| Hayat daima devam etmiyor. Bunu şimdi Anlıyorum. | Open Subtitles | ليس لدينا الكثير من الوقت، أدرك ذلك الآن |
| O zaman Bunu fark etmemiştim ama bu bir başarısızlık örneği değildi. | TED | لم أدرك ذلك حينها، لكن هذه لم تكن سمات الفشل. |
| Daha önce mesajı anlamıyordum. Ama şimdi anladım. | Open Subtitles | كنت أفهم ذلك خطآ من قبل ولكني أدرك ذلك الأن |
| Bunun Farkındayım, ama bu haberi almak hoşunuza gider diye düşündüm. | Open Subtitles | لمناقشة قراراتى أدرك ذلك يا سيدى . ولكننى أعتقدت أنك ستسعد بسماع الأنباء |
| Evet, efendim, Farkındayım, fakat sizinle konuşmam çok önemliydi. | Open Subtitles | أجل أدرك ذلك لكن من المهم جداً أن أتحدث معك |
| Farkındayım Binbaşı. | Open Subtitles | أدرك ذلك أيتها الميجور ، لكننى مللت من إرسال أشخاص جيدين |
| Farkındayım. Asıl sen farkında mısın? | Open Subtitles | أدرك ذلك ، السؤال هو هل تدركين أنتِ ذلك ؟ |
| Evet, Farkındayım ama şunu da söyleyeyim, Colin ben her zaman popülerdim zaten. | Open Subtitles | أنا أدرك ذلك وعلي ان أقول, كولن لطالما كنت كذلك |
| Farkındayım, ama yanımda olmadığı için onunla pek çok şeyi yaşayamadım. | Open Subtitles | أدرك ذلك, و لكنني أضعت قضاء الكثير من اللحظات معه لأنه لم يكن موجوداً |
| Anlıyorum, Sayın Başkan, ama umarım zamanla beni bağışlarsınız. | Open Subtitles | أدرك ذلك, سيدى الرئيس لكن أتمنى على مدار الوقت أن أكسب مغفرتك |
| Evet, Anlıyorum. Ahlak Motor'unuz işe yaradı. | Open Subtitles | أجل أنا أدرك ذلك , لقد نجح محركك للمبادئ الأخلاقية |
| Evet, Anlıyorum, ama bu koşullar altında-- | Open Subtitles | أجل ، أدرك ذلك ، ولكن في ظل هذه الظروف -- |
| Anlıyorum fakat şu an ülkenin içinde bulunduğu durumda vatandaşlarımızdan, bize yardımcı olmalarını rica etmeyi makul buluyoruz. | Open Subtitles | أدرك ذلك يا سيدتى لكن فى ضوء ما يحدث فى البلاد... فلا نعتقد أنه من غير المعقول أن نطلب تعاون مواطنينا |
| Evet, mümkün olabilir, Anlıyorum. | Open Subtitles | نعم ، أرى ذلك قابلاً للتصديق ، أدرك ذلك |
| Su buharı buzu durdurmaz, Bunu fark etmeliydim! | Open Subtitles | بخار الماء لا يوقف الجليد كان يجب أن أدرك ذلك |
| Bunu fark etmemiştim. Yardım etmeye çalışıyordum. | Open Subtitles | حسنٌ، لم أدرك ذلك كنتُ أحاول المساعدة لا غير |
| Daha önce mesajı anlamıyordum. Ama şimdi anladım. | Open Subtitles | كنت أفهم ذلك خطآ من قبل ولكني أدرك ذلك الأن |
| O an ne kadar yüce gönüllü davrandığının farkına varamadım. | Open Subtitles | لم أدرك ذلك الوقت ان ذلك تصرف نبيل من قبله |
| Bir keresinde bacağımı büyük bir baltaya vurmuştum ve botumun tamamı kanla dolana dek fark etmedim. | Open Subtitles | ذات مرّه ضربت قدمي بفأس كبير ولم ... أدرك ذلك حتى . رأيت حذائي مملأ بالدم |