Bu kapsamda "annenize yeni yıl hediyesi olarak bir kuş kafesi yapın" gibi şeyler yapılır. | TED | المشاريع هي أشياء مثل, لنصنع بيت عصافير من أجل أمك في عيد الميلاد. |
Evin içinde ekstra bir oda gibi şeyler duyuyorum, bodrum katı, kahve dükkanı, kütüphane. | TED | سوف أسمع أشياء مثل مثل غرفة إضافية في المنزل , الطابق السفلي , المقهى , المكتبة. |
Problem çözme, eleştirel düşünme, işbirliği, tahammül gibi şeyler, bunların hiçbirisi tek başına devrim niteliğinde değildir. | TED | أشياء مثل حل المشاكل، التفكير النقدي والتعاون والمثابرة.. لا ينبغي أن يكون أي من ذلك ثوريًا بمفرده. |
Peki Dünya'da bizim gibi büyüyen yiyecek gibi şeyleri nasıl yetiştireceğiz? | TED | وكيف سنزرع أشياء مثل المحاصيل التي تنمو على الأرض مثلنا؟ |
Bebekliğin erken dönemlerindeki böyle şeyler gerçek bebeklerde olur. | TED | أشياء مثل هذه في البداية المبكرة للرضع تحدث مع الرضع الحقيقيون. |
Bu tür şeyler olur yüzbaşı. | Open Subtitles | أشياء مثل هذه تحدث أيها القائد |
Birisiyle çok uzun zamandır pizza yiyor olsanız bile, yine de şöyle şeyler demez misiniz: "Her zamankinden mi alalım?" | TED | وحتى إن كنت تأكل البيتزا مع نفس الشخص لوقت طويل جداً, ستظل تسأل أشياء مثل , " كالعادة ؟ " |
Yarım debriyaj? Bu tarz şeyler? | Open Subtitles | تضغط دائما على البرياج أشياء مثل ذلك ؟ |
Bu oyun kesinlikle semptomlarımı tetikleyebilecek bir şeydi parlak ışıklar, kalabalık mekanlar gibi şeyler, iyileşme sürecimi yavaşlatabilirdi. | TED | وهم أي شيء يمكن أن يتسبب في ظهور أعراضي وبالتالي إبطاء عملية الشفاء وهي أشياء مثل الأضواء الساطعة والأماكن المزدحمة. |
Kendini kopyalayan yaşayan hücreler, aşı ve tedaviler gibi şeyler daha önce mümkün olmayan şekillerde çalışıyor. | TED | الخلايا الحية ذاتية النسخ هي أشياء مثل اللقاحات والعلاجات تعمل بطريقة كانت مستحيلة من قبل. |
Bu yüzden, blog yazmaya karar verdim ve bu küçük hikayeler gibi şeyler yaratmaya başladım. | TED | لذا بدأت في كتابة المدونة وبدأت في تأليف أشياء مثل هذه القصص الصغيرة. |
Geçen radyasyonlar ise "Kutup ışıkları" gibi şeyler oluşturur. | TED | الإشعاع الذي يعبر الحقل المغناطيسي يعطي أشياء مثل الشفق القطبي. |
Kurumsal sosyal sorumluluk projeleri gibi şeyler, küçük ölçüde de olsa, bu yönde bir ilerleme kaydediyor. | TED | أشياء مثل برامج المسؤولية الإجتماعيّة المشتركة، حتى وإن كانت صغيرة الحجم، هي تسير في الاتجاه الصحيح. |
Yumurta gibi şeyler, çocuklara cumartesi öğlenden sonraları sessiz durmaları için oynasınlar diye verilen sıradan önemsiz şeyler olarak görülmemeli. Bunlar aslında önemli şeyler, | TED | يجب أن لا تُهمل أشياء مثل البيضة كالأشياء الصغيرة المملة التي نعطيها لأطفالنا ليلعبوا بها في فترة بعد ظهيرة من يوم سبت لنبقيهم هادئين. |
Sizin işiniz, bu önde görünen gibi şeyleri gün ışığına çıkarıp, tarihin sayfalarına yerleştirmek. | TED | عملك هو التنقيب في أشياء مثل هذه الظاهرة بمقدمة الصورة وإدخالها لصفحات التاريخ |
Ve bu iskelet havayolu rotası gibi şeyleri dahil eder. | TED | وهو هيكل يتضمن أشياء مثل مسارات الرحلات الجوية. |
nasıl giyineceğimi ve yemekte hangi çatalı kullanmam gerektiği gibi şeyleri. | Open Subtitles | تعلمت كيف ألبس إلى درجه معينه أى شوكه أستخدمها فى الصحبه المهذبه أشياء مثل ذلك |
Yazı-çizi işleri değil de böyle şeyler işte. | Open Subtitles | أشياء مثل ذلك, على عكس الوظائف الكتابية. |
- Cehennem Ağzı'nda yaşıyorsan böyle şeyler çok kolaydır. | Open Subtitles | أشياء مثل تلك أسهل عندما تكون في فوّهة الجحيم |
Ben doktorum. böyle şeyler söylemem gerekir. | Open Subtitles | أنا طبيب من المفترض أن أقول أشياء مثل هذه |
Şu tür şeyler söylersin, "Selam ahba, hey ada" | Open Subtitles | ، تقول أشياء مثل "مرحباً، صاحبي" و "مرحباً، يارفيق" |
Onlar da şöyle şeyler söylerlerdi: "Bu eleman dersten çakacak." | Open Subtitles | وعندها كانوا يقولون أشياء مثل "هذا الشاب سوف يفشل بالصف" |
İnekler süt vermiyor, bu tarz şeyler. | Open Subtitles | الأبقار لا تنتج لبناً و أشياء مثل تلك |
Bu, para, yetenek ve zaman gibi şeylerin paylaşımı ve kaynakları. | TED | هذا هو التشارك وموارد من أشياء مثل المهارات ، والمال والوقت. |
Böyle şeyleri fark etmelisin! Her şeye rağmen sen bir ninjasın. | Open Subtitles | يجب أن تدرك أشياء مثل هذه , فأنت ننجا في النهاية |