"أفضَل" - ترجمة من عربي إلى تركي

• Daha iyi
• daha iyidir
• iyisini
• kadar iyi

Sizin kılıç stilinizin, ondan çok Daha iyi olduğunu söylüyor.
لكنّه يقُول بأن مهَارتك في استخدام السيف أفضَل منه بكثير

Genç kızların kafalarını kitaplarla zehirlemekten Daha iyi işleri olmalı
السيدات الشابات لدَيهِن أشياءٌ أفضَل لِيَفعَلونَها مِن أن يُسَمموا عُقولَهُن بِالكُتُب

Bu iki salağa göre Daha iyi bir muhitten geliyorsun.
أنتَ تَأتي مِن مكانٍ أفضَل مِن هذان الإثنان السافِلان

Tamam, peki... Sanırım burası hapishaneden daha iyidir, değil mi?
حسناً، أظُنُ انها ستَكون أفضَل مِنَ السِجن، أليسَ كذلك؟

Sen olmasan bile burası, gittiğim çoğu yerden daha iyidir.
حتى بدون تواجُدك هُنا. إنّه أفضَل من مُعظم الأماكن التي أود أن أكون بها.

Daha iyisini yapabilirdim.
أمَّـا أنا بكان بإمكاني أن أقوم بعملٍ أفضَل.

Daha iyisini yapmaya, Daha iyi olmaya, Daha iyi hissetmeye çalışırlar.
أن يقوموا بالشيء الصّواب أن يكونوا أفضَل ويشعروا أفضَل

Ne kadar çabuk gelirsen o kadar iyi.
حسناً، كُلَما أسرَعتَ في الحُضور هُنا كانَ أفضَل

Ama şansıma bir hâkime rüşvet verebildim ve erken bırakıldım... böylece Daha iyi bir hayat için Amerika'ya geldim.
لكن لحُسن الحَظ تَمَكّنتُ من رشوَة القاضي و أُطلقتُ مُبكراً لذلكَ أَتيتُ إلى أمريكا لأبحثَ عَن حياةٍ أفضَل

Şimdi durumlar dört yıl öncesine göre Daha iyi.
الأُمور أفضَل الآن مِما كانَت عليه مُنذُ أربَع سِنين

Azdigimda konusmasam Daha iyi oluyor.
حسناً، عِندما أكونُ مُثاراً، كُلَما قَلَّ الكَلام كانَ أفضَل

Sence de Emerald City'yi siyah bir adam yönetse hayat Daha iyi olmaz mıydı?
أتُوافِق أنَّ الحياة ستكون أفضَل لو أنَّ رجُلاً أسوَد أدارَ مدينَة الزُمُرُد؟

Sizleri Daha iyi yurttaşlara çevirmeye çalışan korkak, beyaz bir liberal değilim.
و لَستُ مُتَحَرِراً أحمَقَ أبيَض يُريدُ أن يُحَوِلَكُم إلى مواطِنين أفضَل

- Belki böylesi daha iyidir.
- حسناً، ربما هذا أفضَل

Yok olmak Oz'da müebbet kalmaktan daha iyidir.
الفراغ أفضَل من الحياة في (أوز)

Ölüm Oz'da gün geçirmekten daha iyidir.
الموت أفضَل من أي يوم في (اوز)

- Evet, neyse... zevk daha iyidir.
- نعم، حسناً المُتعَة أفضَل

Maçta elinizden gelenin en iyisini yapın!
أبذلوا أفضَل ما لديكُم انطَلِقوا

Biliyorum, sen düşündüğün en iyisini yapacaksın ama Adam ve ben pekiyi geçinemiyoruz.
أعلمُ أنكَ ستفعَل ما تراهُ أفضَل لكني و (آدم) لم نتفقُ مع بعضنا

Ne kadar az temas olursa o kadar iyi olur.
تعلم، كُلما قلّ الاتصال كانَ أفضَل

Ne kadar kıllı, o kadar iyi.
هيا، كُلما كان الشعر أكثف كانَ أفضَل