-Ben sen koydun yere sandım. -Ben o şeye dokunmadım bile. | Open Subtitles | ـ حسبتُ إنني رأيتك وضعته للأسفل ـ لم ألمس هذا الشيء |
- dokunmadım senin o aptal saatlerine. - Sadece nerede olduklarını sordum. | Open Subtitles | ـ أنني لم ألمس ساعاتك الغبية ـ أنني فقط أسأل عن مكانهم |
Söz veriyorum, hiçbir şeye dokunmam ve sizin elemanlardan birinin yolunu kesmem. | Open Subtitles | أعِدْك أنّي لن ألمس أيّ شيء أو أعرقل مهمة فريقك، أقسم لك |
Sadece birine dokunmak istedim. Bu garip sesler nereden geliyor? | Open Subtitles | لقد اردت فقط ان ألمس واحدا ما الضرر في ذلك؟ |
Yani bu yüzden gitmeye hazır olduğumu düşünerek tamamen net olabilirim fakat kazara bir dokunaça dokunuyorum ve yanlışlıkla kendimi şokluyorum. | TED | وهكذا يمكنني أن أكون واضحًا تمامًا، التفكير بأنني مستعد للبدأ، لكن عن طريق الخطأ ألمس المجس وبدون قصد أقوم بصدم نفسي. |
Adamın kim olduğunun bir önemi yok, önemli olan kafamın içinde tekrarlayan o cümle: "Sonuna kadar desteye dokunmayacağım." | TED | لا يهم من كان الرجل كل ما يهم أن الجملة كانت تتكرر في رأسي: "لن ألمس الورق حتى النهاية" |
Onun eşyalarına dokunmuyorum! Eğer iyi bir anne olsaydın, böyle bir şey olmazdı. | Open Subtitles | أنا لا ألمس أشياءها إذا كنتِ أي أمً نوعاً ما لم تركتي هذا الشئ يحدث |
Söylediklerini yaptım. Hiçbir şeye dokunmadım. | Open Subtitles | أجل فعلت بالضبط كما طلبت مني لم ألمس أي شيء |
Ben parana dokunmadım. Hırsız değilim. | Open Subtitles | أنا لم ألمس مالك قد يكون لدي الكثير من الصفات, لكني لست لص |
O olaydan sonra Rachel'a o şekilde dokunmadım. | Open Subtitles | أنا لم منذ تلك المشكلة ألمس راشيل مثل هذا. |
Tabii özel eşyası olduğu için hiçbir şeye dokunmadım. | Open Subtitles | ومن الطبيعى وبما أنها حيازته الخاصة فلم ألمس شيئا |
Öncelikle, hiçbir şeye dokunmadım. Yemin ederim. | Open Subtitles | حسناً ، أولاً أنا لم ألمس أيّ شئ ، أقسم بذلك |
O torbaya iki dolardan aşağı bir fiyata dokunmam. | Open Subtitles | لا مجال أن ألمس هذه الحقيبة مقابل أقل من دولارين |
Saçlarımı birleştiririm ama küpelerime dokunmam... ..çünkü hala bir oyuncuyum. | Open Subtitles | أيا كان يا رجل, سأرتب شعري و لكن لن ألمس أقراطي لأني لازلت لاعبا |
Ona ihtiyacım olursa, tek yapmam gereken şey duvardaki yazılara dokunmak. | Open Subtitles | إذا أحتجتهُ فقط ألمس تلك الكلمات على ذلك القرص |
Hey, Oz, kendime dokunuyorum. Başka ne yapmamı istersin? | Open Subtitles | أوز أنا ألمس نفسى ماذا أيضا تريدنى أن أفعل؟ |
- Tüfeğe dokunmayacağım efendim. - Rica etmiyorum asker! | Open Subtitles | ـ لن ألمس البندقية، سيّدي ـ أنا لا أطلب منك، أيها الجندي |
O b*ka artık dokunmuyorum. Aklımı s*kenlerle işim olmaz. | Open Subtitles | لن ألمس تلك القذارة بعد الآن لقد تخطيت تلك الفترة المزعجة |
D'avin, yalan dedektörüne dokun ve ilk soruna cevap ver: | Open Subtitles | ألمس جهاز كشف الكذب وجاوب على السؤال الاول |
Sentetik bacaklarıma dokunduğumda veya hareket ettirdiğimde normal dokunma ve hareket hisleri duymuyorum. | TED | فمثلًا عندما ألمس وأحرك أطرافي الاصطناعية، لا أستشعر أحاسيس اللمس والحركة الطبيعية. |
Bir daha bizden birine dokunursan belki de kardeşini görürsün. | Open Subtitles | وإذا ما أردت الإنضمام لها ألمس أحدنا مجدداً |
Çocukken babamın atış yapmasını izlerdim ama... tüfeğine dokunmama hiç izin vermezdi. | Open Subtitles | كنتمتعودةعلىمراقبةأبيو انا صغيرة , و لم يدعني ألمس بندقيته |
Yani dokunmanın sesi tam da dokunduğum zaman geliyor. | TED | و الآن الصوت الصادر من لمس الورقة يصدر بالضبط عندما ألمس الورقة. |
Simdi kahrolası kafama dokunabilir miyim? | Open Subtitles | هل يمكن أن ألمس رأس اللعين الآن؟ |
Tanıştığımız zaman yüzüne dokunmamı istemiştin böylece nasıl biri olduğunu anlayacaktım. | Open Subtitles | عندما التقينا أول مرة عرضت علي أن ألمس وجهك حتى أنمكن |
Ne oldu yahu? Kumandaya dokunmamıştım bile. | Open Subtitles | ما الذي حدث أنا حتى لم ألمس الريموت |