Olan her şeyden sonra onu bırakmadığım için şanslı olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | تقول بها أنها محظوظة لـأني لـم أهجرها، بعد كل ما حدث. |
şanslı olduğunu söylüyorlar. | Open Subtitles | أطباء الطواريء قالوا أنها محظوظة كان يمكن أن تموت |
Üstümü giyerken ya da çimleri biçerken başımı çevirdiğimde gözlerinde o ifadeyi görüyorum bana sahip olduğu için şanslı olduğunu düşünüyor. | Open Subtitles | .. عندما أرتدي قميصي أو أقصّ العشب .. ألتفت إليها وأرى في عينيها نظرة وأعرف أن في بالها تقول أنها محظوظة لأنني لديها |
Senin gibi bir arkadaşı olduğu için çok şanslı. | Open Subtitles | من المؤكد أنها محظوظة لأنها تملك صديقا مثلك |
Herkes onun çok şanslı küçük bir kız olduğunu konuşuyor sadece. | Open Subtitles | يعتقد الجميع أنها محظوظة لأن العائلة تربيها |
- Hayır, hayır. şanslı olduğunu söyleyebilirim. Ama düğün için çok üzgünüm. | Open Subtitles | لكنت سأقول من أنها محظوظة إنني متأسفة جداً بشأن الزفاف |
Ölmeden önce sizi dünyaya getirdiği için ne kadar şanslı olduğunu. | Open Subtitles | أنها محظوظة جدا أنها ولدتك قبل أن تموت |
Onun şanslı olduğunu söylerlerdi. | Open Subtitles | قالوا أنها محظوظة أما اعتقادها هي... |
Susan şanslı olduğunu biliyordu. | Open Subtitles | عرفت (سوزان) أنها محظوظة |
O çok şanslı. Böyle hissettiği için çok şanslı. | Open Subtitles | أنها محظوظة بهذا الشعور محظوظة جدا |
Böyle sadık bir ağabeyi olduğu için çok şanslı. | Open Subtitles | أنها محظوظة لوجود أخ مخلصٍ مثلكَ. |
- Ona böyle iyi baktığın için çok şanslı. | Open Subtitles | حسنٌ , أنها محظوظة لعنايتك بها |
Yanında olduğun için çok şanslı. | Open Subtitles | أنها محظوظة لوجودك معها |
Biliyorum. çok şanslı kız. | Open Subtitles | أعلم أنها محظوظة للغاية |