TED izleyicilerinin en çok ilgisini bu çok küçük, 10 ila 125 MW'luk yeni nesil reaktörler, çekecektir diye düşünüyorum. | TED | أعتقد أن أكثر مايثير اهتمام حضور تيد سيكون الجيل الجديد من المفاعلات صغيرة جداً، تولّد حوالي 10 إلى 125 ميغاواط. |
Dikkat ettin mi, en adi zalimler hep sıska olurlar. | Open Subtitles | هل لاحظت أن أكثر الطغاة جنونا دائما ما يكونوا نحيلين؟ |
Kola ve milkshakelerden aldığın en arıtılmış karbonhidrat olan şekeri de unutmayalım. | Open Subtitles | ولا ننسى أن أكثر شيء به كربوهيدرات هو الموجود في الميلك شيك |
Yoksa federal vergi muafiyetinin yarısından fazlası nasıl en zengin Amerikalıların yüzde beşine akacak? | TED | و إلا كيف أن أكثر من نصف الإعفاءات الضريبية الاتحادية تتدفق إلى الخمسة بالمئة الأكثر ثراءً بين الأمريكين؟ |
Yeni yayınlanan iki araştırmaya göre yeni yapılmakta olan bütün konutların %60'dan fazlası bu yanıcı ve tehlikeli karışımın içine yapılıyor. | TED | دراستان نشرتا مؤخراً تخبراننا أن أكثر من 60 بالمئة من السكن الجديد يبنى في هذه الفوضى الخطيرة القابلة للاشتعال |
Bazı insanlar en korkutucu anın buraya gelip doğum yapmak olduğunu düşünür. | Open Subtitles | بعض الناس يظنون أن أكثر جزء مرعب هو دخول المستشفى لولادة الطفل. |
Şimdi, raporun sonucuna göre teröriste uygulanacak en mantıklı saldırı havadan saldırı. | Open Subtitles | وهو يستنتج أن أكثر طرق الشّحن منطقية ليستغلّها الإرهابي ستتمثّل بضربة جوية. |
en çok internet kulllanımın olduğu yeri görebiliyoruz, Kuzey Amerika ve Avrupa'nın ortası, dünyanın geriye kalanı, sayısal uçurum karanlığında kaybolup gidiyor. | TED | نرى أن أكثر هذه الاتصالات متمركزة في قارتي أمريكا الشمالية وأوروبا، في حين أن بقية العالم يتيهون في ظلام تلك الفجوة الرقمية. |
Ama bence, en güçlü ve mantıklı sesin, bu dilsiz nesneden gelmesi mümkün, Cyrus silindirinden. | TED | لكن أظنه من الممكن أن أكثر الأصوات قوة وحكمة منهم قد يكون صوت هذا الشيء الأخرس، إسطوانة كورش. |
Aslında en başarılı tartışmacıların, mükemmel iknacıların, aşırıya kaçma konusunda harika olduklarını hayal etmiştim. | TED | ولقد تخيلتُ حقيقةً أن أكثر المناظريين نجاحاً، المقنعون المهرة، يجب أن يكونوا عدوانيين بشكل كبير. |
Sanırım senin en büyük endişen, insanların aslında bunun güvenli olduğunu düşünerek çok erken gaza gelmesi ve işleri geriletebilecek kötü bir olay gerçekleşmesi. | TED | أظن أن أكثر ما يقلقك هو أن الناس ربما يعتقدون مبكرًا جدًا أن ذلك آمن، وأنه قد يحدث حادث مروّع يعطّل الأمور. |
Çalıntı bir video görmek için bu siteye gelenlerin yarısından fazlası şu anda ayrılırsa, o yaşar. | Open Subtitles | لو أن أكثر من نصفكم زار الموقع ليبحث عن الفيديو المسروق فغادروا في الحال، وستعيش هيّ ولو بقيتم فسوف تموت |
Kısa bir süre sonra bu konuda yalnız olmadığımı gördüm Meğer Düyna'nın %80 inden fazlası işlerinden zevk almıyor. | TED | وسرعان ما اكتشفت أنني لست الوحيد: فقد وجدت أن أكثر من 80% من الناس لا يستمتعون بالقيام بعملهم. |
Bu nedenle El-Kaide ve IŞİD kurbanlarının %80'inden fazlası Müslüman insanlardan oluşuyor. | TED | وهذا السبب في أن أكثر من 80% من ضحايا تنظيم القاعدة والدولة الإسلامية هم أُناسٌ من خلفيات مسلمة. |
Kadınların yarısından fazlası aynı tür cinsel problemi yaşıyorsa belki de cinsellik fikrimiz kadınlarda işe yaramıyordur. | TED | فإذا وجدنا أن أكثر من نصف النساء لديهن أحد أشكال المشاكل الجنسيّة، فقد تكون فكرتنا عن الجانب الجنسي لا تنطبق على النساء. |
Bu demektir ki %70'inden fazlası ölüyor. | Open Subtitles | باستخدام العلاج الكيميائي، الجراحة أو اﻹشعاع. و هذا يعني أن أكثر من 70% منهم يموتون. |
Dünyadaki mültecilerin yarıdan fazlası şehirlerde yer alırken bazen de şiddetten kaçan birisinin ilk durağı yerel hükümetler veya Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği'nin yönettiği bir mülteci kampı olabilir. | TED | بالرغم من أن أكثر من نصف اللاجئين في العالم يسكنون في مدن، إلا أنه غالبا تكون المحطة الأولى لأي هارب من مناطق النزاع هي مخيمات اللاجئين وتكون تحت إدارة وكالة اللاجئين التابعة للأمم المتحدة أو الحكومات المحلية. |
Ve topladıkları çöplerin çoğunun, okul kantinlerinden alınan pipetlerin kağıdı olduğunu öğrendiler. | TED | وعرفوا أن أكثر نوع شائع من القمامة كانت أغلفة المصاصة البلاستيكية من مطعمهم الخاص. |