Şurada, kod çözme algoritmasının üzerinde. Bize öncelikli bir kanaldan yönlendirdiler. | Open Subtitles | هنالك فوق لوغاريتم فك الرموز لقد أرسلوه لنا في قناة أولوية |
Böylece ortopedi merkezi kapatıldı. Çünkü fizik tedavi öncelikli sayılmıyordu. | TED | لذلك اُغلق مركز تقويم الأعضاء لأن التأهيل البدني لم يعدَّ أولوية. |
Ve kuş gribi kapıyı çalarsa ya da benzer bir sebep olursa, dünya sıtmanın artık öncelik olmaması gerektiğine karar verir, herkes kaybeder. | TED | وإذا أنتشر وباء أنفلونزا الطيور، أو لأي سبب آخر قرر العالم أن الملاريا لم تعد أولوية قصوى، فسيخسر الجميع. |
Gelişen dünyada temel hukuki yaptırımın bozulması yoksulluğa karşı küresel savaş için büyük bir öncelik olacağını düşünürdünüz. | TED | لذلك ستعتقد أن تصحيح الخلل في تطبيق القانون في الدول النامية سيكون أولوية عظمى في الكفاح العالمي ضد الفقر. |
Ama siz çocuklar bilmelisiniz ki, şaka telefonları pek önceliğimiz değildir. | Open Subtitles | ولكن أيها الفتيه يجب عليكم أن تعلموا بأن أتصال المساعدة ليس له أولوية قصوى تماماً |
Bu örnekte vurgulandığı gibi, kurumlarımızın önceliği, özellikle de okullarımızın, teknolojik zenginliğimizin hasadını kazanmamızdaki rolü büyüktür. | TED | ما يبرزه هذا المثال هو أولوية مؤسساتنا، وبشكل خاص مدارسنا، في السماح لنا بِجَني حَصَاد الإزدهار التكنولوجي الذي نعيشه. |
Bu birinci öncelikli, yeniden deneyin. Bakalım ona ulaşabilecek miyiz? | Open Subtitles | عمليات الطيران , أولوية لـ 412 حاول الإتصال به |
öncelikli görünmediği için adamlarım daha fazla araştırmamışlar. | Open Subtitles | انها لاتبدو مسالة أولوية عاليا، لهذا عيونى فى الادارة كانوا متساهلين في متابعة المسألة. |
Buralarda gördüğüm kadarıyla, güvenlik bayağı düşük öncelikli. | Open Subtitles | بالنسبة لما رأيت هنا يبدو يبدو أن الأمن ذو أولوية منخفضة. |
Ve Bay Vargo ailenin her üyesinin, bu acayip herifi temizleme işini öncelikli olarak ele almasını istiyor. | Open Subtitles | وسّيد فارجو يريد كلّ عضو من هذه العائلة لعمل أولوية لمحو هذا الغريبّ. |
Pekala, bugün bizden birisini kaybettik. Bu öncelikli bir durum. | Open Subtitles | حَسَناً، فَقدنَا العائلةَ اليوم هذه أولوية قصوى |
Vidal, yaşamak için mücadele eden imkânları kısıtlı pek çok çocuğumuzun hikâyesini somutlaştırıyor, işte bu yüzden, eğitimi bir öncelik hâline getirmeliyiz. | TED | فيدال يُجسد الكثير من الأطفال المحرومين لدينا الذين يعانون ليعيشوا. لهذا السبب يجب علينا أن نجعل التعليم أولوية. |
Sosyal değişimi sonraki düşünce değil, öncelik hâline getirirsek daha geniş eşitliği açma fırsatımız olur. | TED | لدينا الآن الفرصة لكشف جودة أكبر إذا جعلنا من التغير الاجتماعي أولوية و ليس كتفكير مؤجَّل. |
Yeni bir yer kiralayacak veya satın alacak olursanız gürültü azlığını öncelik belirleyin. | TED | إن كنتم تسعون لاستئجار منزلٍ جديد أو شرائه، اجعلوا الهدوء أولوية. |
Bu sahalar o kadar kirli ki devlet temizliğini ulusal bir öncelik haline getirdi. | TED | تلك هي المواقع الملوثة بشدة، والتي اعتبرت الحكومة أن تنظيفها أولوية وطنية. |
Bay Palmero, ilk önceliğimiz kardeşinize ve eşine bunu yapan kişiyi bulmak. | Open Subtitles | السيد بالميرو، لدينا أولوية قصوى هو العثور على شخص الذين فعلوا هذا لشقيقة وزوجها. |
önceliğimiz bunda, polis onun ölümünün kesinleşmesini bekliyor. | Open Subtitles | إنها قضية لها أولوية والشرطة تريد أن تتأكد أنها ماتت بالفعل |
Yani izlenecek politikanın önceliği, inşaat sektörünün önündeki bu engelleri kaldırmak olmalı. | TED | أذا أولوية السياسة أن تكسر الإختناقات بتوسيع قطاع الإنشاءات |
Çok yakın bir tehdidimiz var. Bu bir Ulusal Güvenlik acil Durumu, öncelik seviyesi 5. | Open Subtitles | نحنُ أمام خطر وشيك يتعلّق بالأمن القومي له أولوية من المستوى الخامس. |
Şu an için bir önceliğim var, ve o da oğlumu bu adadan götürmek. | Open Subtitles | لدي أولوية هامة الآن، و هي إخراج ولدي من هذه الجزيرة. |
Sözünü eri olmak hiçbir şekilde önceliğe sahip değil yani. | Open Subtitles | وكلمتك ليس لها أولوية على الإطلاق على ما يبدو |
Normal olarak, öncelikle yemek yemek için asker hapı kurmuşlar, ama tadına bakmamışlar. | Open Subtitles | عادة، أولوية المواد المغذّيةَ تُقرّرُ بأكل حبوبِ الجندي، لكن في حالة ليس هناك طعم |
Veya önceliğini artırarak ya da dikkatinizi ona vererek hayatınızı zenginleştirebileceksiniz. | TED | أو سوف تستطيعوا إثراء حياتكم بجعلها أولوية و بإعطاءها اهتمامكم. |
Ben senin en iyi arkadaşınım. O yüzden senin türün benim için önce gelir. - Tamam. | Open Subtitles | حسناً ، أنت صديقي المقرب أنت مخلوق ليلي ، أنت أولوية بالنسبة لي |
Ama yeni bir teslimatımız var. Yüksek öncelikte. | Open Subtitles | و لكن لدينا تسليم جديد ذو أولوية قصوى |
- Spike, durumunu anlıyorum ama şuan çok daha önemli önceliklerimiz var. | Open Subtitles | سبايك " ، أنا أُقدّرُ ظرفك ، لكن " الآن عِنْدَنا أولوية أكثر الحاحاً |
Bu alt yapı çerçevesinde bunun neden önemli bir husus olduğunu açıklamak istiyorum. | TED | دعوني أشرح لكم لماذا أعتقد أن هذا الأمر له أولوية كبيرة من خلال الإطار السابق. |