Hayatında yakın hissettiği bir kişi bile olmadığına inanmıyorum. | Open Subtitles | لا أُصدق أن ليس هُنا شخصٌ ما في حياته شخصٌ ما مقرب له |
Evet duydum, ama buna inanmıyorum. | Open Subtitles | ولكن لا أُصدق ذلك ولا يجب عليك أيضاً |
Buna inanıyorum. | Open Subtitles | يمكن أن أُصدق هذا |
Bu kısma inanıyorum. | Open Subtitles | أنـا أُصدق هذا الجزء. |
Babamın ayağı takılıp düştüğüne inanmam mı isteniyor? | Open Subtitles | أقصد ، من المُفترض أن أُصدق أن والدي تعثر وسقط ؟ |
Sanırım hayatımın bir hastane odasında sonlanmasının bu kadar yakın olduğuna inanmak istemedim. | Open Subtitles | أعتقد أنني لم أرغب في أن أُصدق أنني سينتهي بي الحال في فراش مستشفي بهذه السرعة |
Kollarındayken bana söyleyeceğin her şeye inanırım. | Open Subtitles | لكنى أُصدق أى شئ تقوله عندما أكون بين ذراعيك |
İğrenç ağzından çıkan bir kelimeye bile inanacağımı sanıyorsan sen de aptalsın. | Open Subtitles | وأنت أحمق لتعتقد أنني سوف أُصدق كلمة أخرى تخرج من فمك |
Besbelli, biri senin sahteciliğini ortaya çıkarmayı başarmış bunun imkansıza yakın olduğuna inanmamı sağlamıştın. | Open Subtitles | من الواضح، أن شخص تمكن من كشف عملك، والذي جعلتني أُصدق أنه أقرب للمُحال. |
Söylediklerine inanamadım ve her zaman yaptığım şeyi yaptım. | Open Subtitles | لم أُصدق ما أخبرني به لذا فعلت ما كان عليّ فعله |
Buna inanmıyorum. Onu dışarı çıkarttı. | Open Subtitles | لا أُصدق ذلك سيقابله في الخارج |
Tamam, bu kadarı yeter. Söylediğin bir kelimeye bile inanmıyorum. | Open Subtitles | حسنٌ، هذا يكفي أنا لا أُصدق ما تقولينه |
İnandığını biliyorum ama ben inanmıyorum. | Open Subtitles | أنا أعرف بأنكِ تؤمنين و لكني لا أُصدق |
- Ben sözüne inanıyorum. | Open Subtitles | سوف أُصدق كلامه. |
Ben Bay Norrell'e inanıyorum. | Open Subtitles | ،أنا... أنا أعترض .(أنا أُصدق السيد (نوريّل |
Neredeyse inanıyorum | Open Subtitles | تقريباً أُصدق |
Babamın kötü birisi olduğuna inanmam için beynimi yıkamıştı. | Open Subtitles | وقـامت بغسل دمـاغي كي أُصدق أن أبّي كـان فاسداً |
Umarım sakıncacı yoktur çünkü, bu tarz şeylere pek inanmam. | Open Subtitles | ارجو ألا تمانعى لكننى لا أُصدق فى تلك الأشياء |
Bunu gördükten sonra buna inanmak zor özellikle de adli tabip dün öldüğünü söyleyince. | Open Subtitles | بعد رؤية هذا، من الصعب أن أُصدق ذلك. خاصة عندما أخبرني المحقق أنها تُوفيت بالأمس، |
Kollarındayken, bana söyleyeceğin her şeye inanırım. | Open Subtitles | لكنى أُصدق أى شئ تقوله عندما أكون بين ذراعيك |
Neye inanacağımı bilmiyorum. | Open Subtitles | لا أعلم ماذا علي أن أُصدق |
Geçmişimden kaçamadım her ne kadar kaçmak istememe veya kaçabileceğime inanmamı sağlasan da. | Open Subtitles | لم استَطع الهروب من مآضيي, لا يهَم اذا ما جعلتيني انسى او جعلتيني أُصدق بأنّي سأنسى الماضي. |
Dawn olduğunu duyunca inanamadım. | Open Subtitles | سماعي أنها كان "دون"، لقد كُنت، لم أُصدق الأمر. |
Bir binada oturup da, bütün komşularının hostes olduğuna inanamıyorum. | Open Subtitles | لا أُصدق أنك تعيش في مبنى كل جيرانك فيه مضيفات |