zaman hastalığı ortaya çıktı bir beyin tümörünün neden olduğu. | Open Subtitles | إتضح بأن مرض مرور الزمن عنده سببه ورم في الدماغ |
Son şüphelendiğinde olayın bir kadınla ilgili olduğu ortaya çıktı. | Open Subtitles | في آخر مرة شككت فيه إتضح أن الأمر حول إمرأة |
Profesyonel bir poker oyuncusu oldum, ama Anlaşılan, poker acayip zormuş. | Open Subtitles | لقد أصبحت لاعب بوكر محترف لكن إتضح أن البوكر صعبه جداً |
Anlaşılan ikimiz de elenen kızdan nefret ediyormuşuz, yani, biraz ilerleme var. | Open Subtitles | إتضح أن كلتانا كرهت الفتاة التي طردت لذا , اري بعض التقدم |
Görünen o ki, kuzeyli komedyenler dünyanın en hızlı insanları. | Open Subtitles | صانع المجلات هو أسرع رجل في العالم كما إتضح لنا |
Edemiyor ama Görünüşe göre seni çıkarmanın bir yolu varmış. | Open Subtitles | لا يمكن , لكن إتضح أن هناك طريقة لإخراجك أنت |
Lufthansa işi için beni sıkıştıran polisler sanmıştım. Meğer narkotikmiş. | Open Subtitles | ويضغطون علي بسبب حادثة لوفتهانزا لكن إتضح أنهم من شرطة مكافحة المخدرات |
Minibüsün şoförünün çocuklarını okula götüren bir baba olduğu anlaşıldı. | Open Subtitles | إتضح أنْ سائق الشاحنة، كان والد يأخذ طفليه إلى المدرسة. |
Meğerse çalıştığım yer hakkında ne düşündüğümü öğrenmek istiyormuşsun. | Open Subtitles | بدلاً من ذلك إتضح إنّك كنتِ تأخذين معلومات مني بشأن مكان عملي. |
Bu benim için hayatla ve yaşam becerileriyle ilgili olup çıktı. | TED | إتضح أنه حول الحياة ، و إمتلاك مهارات الحياة. |
Ortaya çıktı ki çengel bulmaca çözmek Alzheimer'ın bazı etkilerinde uzak durmamızı sağlıyor. | TED | إتضح أن لعبة الكلمات المتقاطعة تستطيع أن توقع بعض تأثيرات الزهايمر. |
Çocuk ispiyoncu çıktı. Yakalanır yakalanmaz herkesi ispiyonladı. | Open Subtitles | إتضح بأنه واشي، حالما تم القبض عليه وشى بالجميع |
Çocuk ispiyoncu çıktı. Yakalanır yakalanmaz herkesi ispiyonladı. | Open Subtitles | إتضح بأنه واشي، حالما تم القبض عليه وشى بالجميع |
Hallediyorum. Ancak şu kötü şeyin, kötü şey olmadığı ortaya çıktı. | Open Subtitles | بالفعل, ولكن إتضح أن الشيء الشرير لم يكن شريراً |
Anlaşılan iyi olmak bu günlerde bir kızı kendine bağlamaya yetmiyor. | Open Subtitles | إتضح أنه ، كونك لطيفاً ليس كافياً للإحتفاظ بفتاة تلك الأيام |
Anlaşılan, mercanlardan öğrenebileceğimiz çok şey var. | TED | إتضح بأنه هناك الكثير الذي يمكن تعلمه من المرجان. |
Bu sana inanılmaz gelecek ama gerçekten bir tür hata olduğu ortaya çıkmış ve Anlaşılan o ki, onu geri göndereceklermiş. | Open Subtitles | و أعلم أن الموضوع يبدو مجنون لكن إتضح أن هنالك خطأ ما, حقاً ويبدو أنهم سيُرجعونها |
Anlaşılan besin zincirinde yeteri kadar yer edinememişiz. | Open Subtitles | ، إتضح أننا لسنا بأعلى السلسلة الغذائية كما كنا نعتقد |
Görünen o ki, ne gönderen ne de alıcı adresi geçerli. | Open Subtitles | لقد إتضح أن كلا من عناوين الإرسال و لا الإرجاع حقيقية |
Görünüşe bakılırsa sicim teorisi tek başına bir teori değil de tüm teorilerin bir derlemesi gibi. | TED | إتضح أن نظرية الأوتار ليست نظرية واحدة فقط، بل مجموعة من النظريات. |
Lufthansa işi için beni sıkıştıran polisler sanmıştım. Meğer narkotikmiş. | Open Subtitles | ويضغطون علي بسبب حادثة لوفتهانزا لكن إتضح أنهم من شرطة مكافحة المخدرات |
Sonradan anlaşıldı ki, oynadığım adamlar kaybetmeyi sevmiyorlardı. | Open Subtitles | إتضح أن الرجال الذين كنت أباريهم لا يقبلون الخسارة |
Meğerse kadınlarla meşgulmüş. | Open Subtitles | ، لكن الأمر إتضح إنه مشغول فقط بالإحتلام |