Ondan ayrılmanda ki asıl sebebin ona ...hiç bir şey söylemek istemeyişin sanmıştım. | Open Subtitles | ظننتُ أن السبب في فسخ العلاقة معه هو أنكِ لا تريدين إخباره بالحقيقة |
Şimdi, bu tavukların hayalinde olduğunu söylemek onu kışkırtıp ters tepecektir. | Open Subtitles | إخباره الآن أنّه يتخيّل تلك الدجاجات سيُهيّجه فحسب ويزيد الأمور سوءاً. |
Onunla olmayı istememenin tek nedeninin şu anda çocuk istememesi olduğunu söylemelisin. | Open Subtitles | عليك إخباره أن السبب الوحيد في أنك لاتريدين أن تكوني معه هو أنه لايريد إنجاب أطفال الآن |
Eğer yalan söylemeye devam ederseniz, iknizide hücreye koymak için bekliyor. | Open Subtitles | إذا استمرّيت في إخباره الأكاذيب فهو سيضعك في زنزانة |
Ona erkeklerden bahsedebilir. Sadece karşılığında para aldığımı söyleyemem. | Open Subtitles | يمكنني إخباره عن الرجال الذين ضاجعتهم ولكن ليس أني أتقاضى أجراً مقابل ذلك |
Bu yüzden, onu tavsiye edip etmediğimi sorarsa, benim onu sana tavsiye ettiğimi söyleyebilirsin. | Open Subtitles | لذلكإذاسألك، ما إذا وصيّتك به ، يمكنك إخباره أننيقمت.. بتوصيتكبه.. |
Onu gördüğünüzde bunları söyler misiniz? | Open Subtitles | هل يمكنك من فضلك إخباره ذلك عندما تراه ؟ |
Bence şimdi, hepimiz bir aradayken burada söylemeliyiz. | Open Subtitles | أظن أنه يجب علينا إخباره الآن بما أننا جميعنا هنا |
(Kahkahalar) Elbette, ona bu binanın sadece yetişkinler için olduğunu söylemek ve onu dişarı çıkarmak zorundaydım. Annesi hakkında bir şeyler geveledi ve ben | TED | بالطبع، كان علي إخباره أن المبنى للبالغين فقط وأن عليه الخروج لقد تمتم شيئاً بفمه عن أمه |
Bizim iyi taraf olduğumuzu belki biri ona söylemek ister. | Open Subtitles | ربما على أحدهم إخباره بأننا الشباب الطيبون |
Konuşuyormuş, sanki ona bir şeyler söylemek istermiş gibi. | Open Subtitles | كانت تتكلم معه وكأنها كانت تحاول إخباره شيئاً. |
Burayı arayacağım. Bana söylemek istediğiniz bir şey var mı? | Open Subtitles | سوف أفتش هذا المكان هل هناك أى شىء تودون إخباره لى ؟ |
Ona bunu yapmak zorunda olmadığını söylemelisin. Seni dinler. | Open Subtitles | يجب عليك إخباره بأنه غير مُضطر أن يفعل ذلك هو سيستمع اليك |
Asansörün bozuk olduğunu ona söylemeye çalıştım, ama dinlemedi. | Open Subtitles | وبالطبع، لم يستطع نزول الأدراج حاولت إخباره أن المصعد معطّل، لكنّه لم يستمع |
Böyle bir şeyi başka kimseye söyleyemem. | Open Subtitles | أتعلم أنّه لا يوجد شخص آخر أستطيع إخباره بهذا؟ |
Bunu ona kendin söyleyebilirsin. Onunla tanışmak üzeresin. | Open Subtitles | بإمكانك إخباره ذلك بنفسك أنت على وشك مقابلته |
Eğer görürsen beni hemen aramasını söyler misin? | Open Subtitles | اذا وجدته , أيمكنكِ إخباره رجاء أن يتصل بي بأسرع مايمكن؟ |
Başkanı görüp bütün bunları yüzüne söylemeliyiz. | Open Subtitles | يجدر بنا الإلتقاء بالرئيس الآن و إخباره بذلك مباشرة |
Onunla çekmek istediğim harika bir film fikrim olduğunu söyle. | Open Subtitles | لأن لدي فكرة فيلم عظيمة و التي أريد إخباره بها |
Benim de evlenecek biri olduğumu söylemem gereken biri daha vardı. | Open Subtitles | كان هناك شخص أود إخباره أنني أصبحت فجأة النوع الذي يتزوج |
Başlangıçta ona bunu anlatmak istemedim çünkü bunun çok saçma olduğunu düşünmüştüm. | TED | لم أشأ إخباره بذلك في البداية، لأني ظننت الأمر سخيفًا للغاية. |
Tamam, anlıyorum ama gerçek ismini ona söylemen... | Open Subtitles | حسنًا أعرف ذلك ولكن إخباره بالحقيقة كاملة، عجبًا |
50 yaşın üstünde olduğunu söyleyemedim. Bu adilce olmazdı. | Open Subtitles | لم أستطع إخباره بسن أعلى من الخمسين كان سيكون ذلك ظلماً له |
Ne zaman gideceğini ben söylerim. | Open Subtitles | يجب أن يكون باستطاعتي إخباره متى يذهب للمنزل |
- Yeni temizlikçiye mobilyalara dokunmamasını söylemeyi unuttuk. | Open Subtitles | لدينا خدمة تنظيف جديدة ونسيت إخباره بإن لا يلمس الاثاث |
- Sağ ol ama ben söylemeliyim. - Ne söyleyeceksin? | Open Subtitles | شكراً لكن أعتقد أن علي إخباره بنفسي - تخبرني بماذا؟ |