Hâlâ iş bulamadığım için birkaç ev arkadaşı edinmek zorunda kaldım. | Open Subtitles | مازلتُ بلا عمل لذا اضطررتُ أن أحضر شركاء لي في السكن |
Eğer dün giydiğin iğrenç kürklü kıyafetini kastediyorsan bundan dolayı eziyet çeken benim çünkü onu görmek zorunda kaldım. | Open Subtitles | إن كنتِ تقصدين سترة الفرو القبيحة التي ارتديتِها يوم أمس، فأنا الشخص الوحيد الذي عانى لأنني اضطررتُ للنظر إليها. |
Buraya nasıl geldiğiyle ilgili gerçeği söyleyemeyeceğine göre, doğaçlama yapmak zorundaydım. | Open Subtitles | ونظراً لعدم إمكانيته كشف حقيقة كيفية مجيئه إلى هنا، اضطررتُ للارتجال |
Hikâyesini anlatırken nadiren de olsa bir şeyler uydurmak zorundaydım. | Open Subtitles | ، و لكي أحكي قصّتها فقد اضطررتُ إلى الإختلاق أحيانا |
Selam. Bir yerde uyumam gerekiyordu ve bir oda seçtim. | Open Subtitles | مرحباً، اضطررتُ إلى النوم في مكان ما فاخترتُ هذه الغرفة. |
Sana yaptığı gibi, benden de kaçmasına izin vermeyeceğim. gerekirse arkasından da vuracağım. | Open Subtitles | لن أدعه يفلت منّي كما فعل معك، سيقع ولو اضطررتُ لإصابته في ظهره |
Sonunda ayrılmak ve bırakmak zorunda kaldım. | Open Subtitles | ثم اضطررتُ إلى الرحيل، وانقطعتُ عن الدراسة. |
70 yaşında bir adamın çocuklarına babalarının öldürüldüğünü ve yapacak hiçbir şeyimiz olmadığını söylemek zorunda kaldım. | Open Subtitles | اضطررتُ لإخبار أبناء عجوز سبعينيّ قتله أنّه ليس بوسعنا فعل شيء |
Son 6 ayda, süre gelen ekonomik durum nedeniyle 50,000 erkek ve kadını işten çıkarmak zorunda kaldım. | Open Subtitles | و خلال الستة أشهر الماضية بالطريقة التي تدهور فيها الإقتصاد اضطررتُ لفصل 50 ألف رجلاً و امرأة |
Evet, şişeleri dişleriyle açmayı seviyor, ...ama, bunu engellemek zorunda kaldım, ...çünkü, bir sürü kapak yuttu. | Open Subtitles | نعم، و هو يحبّ فتحهم بأسنانه، لكنّني اضطررتُ لمنعه لأنه كان يبتلع الكثير من السدادات |
Sen baygınken tüm kişisel bilgilerine bakmak zorunda kaldım. Ayrıca Chester'ın 38 tane fotoğrafını koymuşsun. | Open Subtitles | اضطررتُ للنظر في كلّ معلوماتك الشخصيّة عندما كنتِ فاقدة للوعي. |
Bu nedenle gerçeği size göstermek için kanıt elde edene kadar beklemek zorunda kaldım. | Open Subtitles | و لذلك اضطررتُ للانتظار حتّى أحصلَ على الدليل. و أريكم حقيقتها الفعليّة. |
Yani, istesem de istemesem de, yapmak zorundaydım. | Open Subtitles | أعني، سواء أردتُ هذا أم لا، فقد اضطررتُ إليه |
Bırakmayacaklardı... dolayısıyla yapmak zorundaydım. | Open Subtitles | ما كانوا ليفعلوا ذلك ولذلك .. اضطررتُ للقيام بذلك |
Kırmızı maddeyi çekip, süpernovaya fırlatmak zorundaydım. | Open Subtitles | لقد اضطررتُ أن أستخلص المادة الحمراء وأقذف بها داخل النجم المتفجر |
Kuralları uymak zorundaydım. Bir tehdit olmadığına karar verilene kadar, onu tutmak zorundaydık. | Open Subtitles | اضطررتُ لإتباع البروتوكول، وكُنّا مُضطرّين لحجزه حتى حدّدنا أنّه لا يُشكّل تهديداً. |
Sonuçta birinin yapması gerekiyordu. | Open Subtitles | حسناً, اضطررتُ لذلك. لقد فعل ذلك شخصاً ما. |
Tiyatro binasının etrafında saat yönünün tersine koşmam gerekiyordu. | Open Subtitles | اضطررتُ للجري خارج المسرح عكس عقارب الساعة، |
gerekirse özel öğretmen falan da tutabiliriz. | Open Subtitles | حتى بأنني سأعيّن لك مدرسًا خصوصيًّا لو اضطررتُ إلى ذلك |
Ondan değil, parkmetreye koşup para atmam gerekti, ama teşekkürler. | Open Subtitles | اضطررتُ إلى الخروج لوضع أرباع .. أخرى في عدّاد المرأب لكن شكراً |
Ve sizi ya da arkadaşlarınızı korumak için ne yapmak zorunda kaldığım konusunda en ufak bir fikriniz olsaydı bana defalarca teşekkür ederdiniz! | Open Subtitles | ولو كنتَ تدري ما اضطررتُ لفعله للحفاظ على سلامتك وسلامة أصدقائك، لما كففتَ عن شكري |
Seninle tanıştıktan sonra buna mecburdum. | Open Subtitles | اضطررتُ لذلك بعد لقائي بكِ |
Birkaç kez onu binadan uzaklaştırmak zorunda kalmıştım. | Open Subtitles | اضطررتُ إلى مرافقته خارج المبنى بضعة مرّات |