| Hayatını ihlal eden bu kadar korkunç şeyleri sana zorla yaptırmaktan yoruldum. | Open Subtitles | أنا متعبة من إجبارك لعمل كل تلك الأشياء الفظيعة التي تخالف حياتك |
| Babam hakkında o korkunç şeyleri söylememin nedeni işte buydu. | Open Subtitles | وهذا ما جعلنى أقول كل تلك الأشياء الفظيعة عن والدى |
| Hayır, kusura bakma ama bu çizimler başımıza kötü şeyler açtı. | Open Subtitles | كلاّ، أنا آسف، فقد قادتنا هذه الرسوم لبعض الأشياء الفظيعة جداً. |
| Ama korkunç şeyler oluyor; insanlar her gün hayatlarını değiştiren, travmatik kayıplar yaşıyor. | TED | لكن الأشياء الفظيعة تحدث، يُعاني الناس من تجارب مؤلمة وخسارات صادمة يوميا. |
| Olup biten bütün o korkunç şeylere rağmen hayat beni hâlâ mutlu ediyor. | Open Subtitles | مع كلّ الأشياء الفظيعة التي حدثت لا زالت الحياة تجعلني سعيدًا |
| Evet, ama bir kez yaptığım tüm o korkunç şeyleri duyunca... | Open Subtitles | نعم، ولكن مرة واحدة يسمع عن كل الأشياء الفظيعة فعلت ... |
| O korkunç şeyleri yaptığını düşünmek. | Open Subtitles | أعني، تخيلوا أنها قامت بكل تلك الأشياء الفظيعة |
| Size miras kalan ve taşımak zorunda olduğunuz korkunç şeyleri. | Open Subtitles | عن حملك لكل الأشياء الفظيعة التي أجبرت أن فعلها أشياء فظيعة لن تنساها |
| Bu korkunç şeyleri burada çıkar lütfen. | Open Subtitles | أرجوك ، أخرج هؤلاء الأشياء الفظيعة للخارج |
| Yaptığım tüm bu korkunç şeyleri para için yaptın. | Open Subtitles | كلّ هذه الأشياء الفظيعة التي فعلتها، فعلتها من أجل المال. |
| Fakat dün akşam kötü şeyler yaptığımı düşünüyorum... | Open Subtitles | لكني أعتقد بأني فعلت بَعْض الأشياء الفظيعة ليلة أمس |
| Hayır ama bloga oldukça kötü şeyler yazmıştı. | Open Subtitles | كلاّ، ولكنّها كتبت بعض الأشياء الفظيعة جداً على مدوّنتها. |
| Neden kötü şeyler hep iyi insanların başına gelir? | Open Subtitles | لما الأشياء الفظيعة تحدث للنّاس الطّيبين. |
| Ama son günlerde artan bir sıklıkta suyun altında korkunç şeyler de görmeye başladım, pek çok insanın farkında olmadığını düşündüğüm şeyler. | TED | ولكن أكثر فأكثر هذه الأيام ارى الأشياء الفظيعة تحت الماء وكذلك الأمور التي لا اعتقد ان معظم الناس يدركونها |
| Büyükanne senin hakkında korkunç şeyler söyledi anne. | Open Subtitles | جدتنا أخبرتنا العديد من الأشياء الفظيعة يا أمي |
| - Geçmişimde korkunç şeyler yaptığım oldu. | Open Subtitles | لقد فعلت بعض الأشياء الفظيعة في الماضي اتركي الماضي للماضي |
| Tıpkı yaptığın tüm korkunç şeylere diğer taraftan baktığım gibi, çünkü onlar muhteşem bir iyilik içindi, tıpkı bu liste gibi. | Open Subtitles | تماما مثل نظرت في الاتجاه الآخر من كل الأشياء الفظيعة تفعله ل انهم لتحقيق الصالح العام، تماما مثل هذه القائمة. |
| Hâlâ, Trent Preston'ın senin hakkında söylediği o korkunç şeylere üzülüyordun ve muhtemelen kendi değildin. | Open Subtitles | لقد كنت مستاء من سماع كل الأشياء الفظيعة... ... وقد قال ترينت عنك وربما كانت غير نفسك. |
| Ya Johnny hakkında yazdığı berbat şeyler! | Open Subtitles | ولكن ماذا عن الأشياء الفظيعة التى يكتبها عن جونى |
| Son üç yılı ayrıldığımız gün olan berbat şeyleri unutmaya çalışarak geçirdim. | Open Subtitles | قضيت الثلاث سنوات الأخيرة أحاول نسيان الأشياء الفظيعة التي حدثت يوم خروجنا من الجزيرة |
| Bir canavarın yaptığı korkunç şeylerin, hepsini yaptım. | Open Subtitles | لقد فعلت كل الأشياء الفظيعة التي يفعلها الوحش |
| Çünkü benim yapmış olduğum iyi şeyler senin yaptığın kötü şeyleri aklamıyor. | Open Subtitles | لأن الأشياء الجيدة التي قمت بها .لا تبرر الأشياء الفظيعة التي اقترفتها |