İşte problem bu, boru koridor boyunca küflenmiş ve aşınmış. | Open Subtitles | إنها فقط مشكلة الأنابيب , إنها متآكلة على طول الرواق |
160 kilometrelik boru hattına ve bu muazzam ülkenin bağımsız üreticilerine. | Open Subtitles | مائة ميل من خطوط الأنابيب كل المنتجون المستقلون لهذه المحطة العظيمة |
Önceden boru hatları üzerinde çalışırdım ama artık sadece kaynaklara bakıyorum. | Open Subtitles | نعم, كنت أعمل في خطوط الأنابيب ولكني الآن مهندسة عادية فقط |
Poşet içinde dallanan birtakım tüpler mevcut ve bu tüplere bronş ağacı deniyor. | TED | أما داخل الكيس، هناك سلسلة من الأنابيب المتفرعة، وتسمى هذه الأنابيب بالشعب القصبية. |
Ve borulardan gelen bu düzenekle kimse asla burada olduğunu bilmeyecek. | Open Subtitles | وبهذا التركيب عن طريق الأنابيب لن يعرف أحد أنها بالأسفل هنا |
Ağır bir şey al eline, sonra da o boruların arkasına saklan. | Open Subtitles | امسكي بشيء ثقيل واختبئي هناك في هذه الزاوية بالقرب من تلك الأنابيب |
Babam bu 64 boruyu koyabilmek için burayı genişletti. | Open Subtitles | وأضاف الأب هذا التمديد حتى انه يمكن احتواء هذه الأنابيب 64 فيها. |
Konuşmanın bu kısmında boru hattının Çevre Koruma Ajansı ve bağımsız danışmanlarım tarafından nasıl temiz raporu aldığından bahsedeceğim. | Open Subtitles | عند هذه النقطة من الحديث سأتحدث عن أن خط الأنابيب أتى تقريره نظيفاً من وكالة حماية البيئة ومستشاريي المستقلين. |
ABD Posta Merkezi boru nakli hizmetini 1893'te vermeye başlamış. | Open Subtitles | افتتح مكتب البريد الأمريكي خدمة الأنابيب الهوائية في عام 1893 |
Şimdi bana bir şişe, lastik boru ve huni bulabilir misin? | Open Subtitles | و الآن هل يمكنك أن تحضر لي زجاجة، بعض الأنابيب وقمع؟ |
Örneğin, pompalar, motorlar en büyük kullanımı, sıvıları boru aracılığıyla taşır. | TED | على سبيل المثال تقوم المضخات,وهي أكثر ما تستخدمه المحركات, بنقل السائل عبر الأنابيب. |
Önde giden şirketler vanalarını yeniledi ve gevşek boru ağızlarını sıkılaştırdı. | TED | تقوم الشركات الرائدة باستبدال الصمامات وإحكام إغلاق الأنابيب. |
Sonsuz tane boru var ve illaki kafanızı çarpacaksınız, bu sürecin bir parçası. | TED | الأنابيب و الطرق لا متناهية و قد تضرب رأسك، و هذا جزء من العملية. |
Birinci ve ikinci tüpler kilitlendi. Yeni baş açısı: 063 | Open Subtitles | حدد الهدف على الأنابيب واحد وأثنان زاوية الإنحراف الجديدة : |
Cape Town sızan borulardan suyunun 1/3'ünü kaybediyor. | TED | تخسر كيب تاون ثلث مياهها بسبب تسريب الأنابيب. |
Ve onlar da boruların içinde minerallerin birikmesini ifade eden "tortu tabakalaşması"nı söylediler. | TED | وقالوا التدريج، وهي تراكم المعادن في داخل الأنابيب. |
Çantasında şu boruyu ve folyo yanığını buldum. | Open Subtitles | لقد وجدت هذا الأنابيب الشارع، واحباط الموقد في حقيبته. |
ve sonra açıklık kapanır ve Boruları toksinlerle yıkamamız ya da sökmemiz gerekir. | TED | وبعدها ينسد المنفذ، فعلينا أن نغسل الأنابيب بالسموم، أو يكون علينا أن نحفرها. |
Aşağıda büyük bir su lekesi var, gidip borulara bakacağım. | Open Subtitles | لدينا بقعة ماء في الأسفل لذا علينا البحث في الأنابيب. |
Borularda bir kaçak olmuştu ve oksijen, monoksitle karışmıştı . | Open Subtitles | لقد كان هناك تسريباً في الأنابيب فأدى الى اختلاط الأوكسجين بأحادي الأوكسيد انه كلان أمراً مروع |
Diğer birimlere de hizmet veren aynı boruya bağlı değiller. | Open Subtitles | إنّهم ليسوا مُتصلين بنفس الأنابيب التي تُقدّم الخدمة للوحدات الأخرى. |
Bu hayvanın yürüyebilmesi için tüplerin oranları çok önemli. | TED | فتناسب هذه الأنابيب في هذا الحيوان مهمة جدا للمشي |
Bu tip tüplerden yapılıyorla r-- Hollanda'da bunlara elektrik tüpleri diyoruz-- | TED | وهي مصنوعة من هذا النوع من الأنابيب أنابيب كهربائية، نسميها في هولندا |
En azından sandalye verebilirlerdi bize. Bu borunun altında çömelmek zorunda kalmazdık. | Open Subtitles | ويمكن على الأقل يعطونا المقاعد، لذلك من اجل تجنب هذه الأنابيب. |
Bu banyonun bütün suyu buradaki zeminin altındaki borudan geçiyor. | Open Subtitles | كل المياه من هذا الحمام تخرج من هذه الأنابيب |
Ve bu çubukların yüksek spektrumlu olmasından dolayı uranyum zenginleştirmesi yapacakları sonucuna vardık. | Open Subtitles | المواصفات العالية لهذه الأنابيب قادتنا إلى الإستنتاج بأنهم عازمون على تخصيب اليورانيوم |
Tuvaletin altındaki borular hiçbir yere çıkmadığı için hükûmet, iş yerimi kapatmak istiyor. | Open Subtitles | الحكومة تريد إغلاق محلي لأن الأنابيب في الحمام لا تؤدي إلى أي مكان |