Ne güzel bir yüz, ne güzel bir elbise, Ne güzel bir gülümseme, ne güzelim | Open Subtitles | هذا الوجه الجميل، هذا الفستان الجميل هذه الإبتسامة الجميلة، هذا الجمال |
Yüzünde büyük bir gülümseme olacak. | Open Subtitles | ستكون لديك تلك الإبتسامة العريضة على وجهك |
Önce kahrolası yanaklarındaki o kahrolası aptalca gülümsemeyi yok et. | Open Subtitles | يمكنك ان تبدأي بمسح تلك الإبتسامة اللعينة الغبية من وجنتيك الوردية اللعينة |
Bu gülüşü daha önce de görmüştüm. | Open Subtitles | رأيت تلك الإبتسامة مرّة على وجهك قبل ذلك. |
Kullandığı kamyonun yan tarafında büyük gülümseyen bir portakal var. | Open Subtitles | كان يقود هذه الشاحنة مع هذه الإبتسامة الكبيرة البرتقاليّة على الجانب |
Bu adama Gülümse, çünkü sÖzleşmesini uzatıyorum | Open Subtitles | أنظري ، لنبقي الإبتسامة على وجه ذلك الرجل و عقود الإعلانات ستنهال علينا أكثر و أكثر |
Ve çocukken uyurken de yüzünde bu gülüş olurdu. | Open Subtitles | إعتدت على مثل هذه الإبتسامة وأنت صغيراً عندما تَخلد للنوم |
Yüzündeki kibirli gülümsemeye bak. | Open Subtitles | أنـظروا إلـى الإبتسامة المتعجرفة علـى وجـهه |
Gördüm Bernice. Şu gülümseme senin için umut olduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | شاهدت ذلك, برنيس, تلك الإبتسامة تعني أن هنالك أمل |
Bu yenilenmis kaderiniz, kalbime bir gülümseme getirdi. | Open Subtitles | إن إيمانكم المتجدد يضع الإبتسامة في قلبي |
Gülmeye başlamak isteyebilirler ama gülümseme yavaşça gelir. | Open Subtitles | و قد يريدون الضحك لكن الإبتسامة ستكون بطيئة المجيء |
Onda o gülümseme var. | Open Subtitles | إنها تلمح له بتلك العيون وهو يشرق تلك الإبتسامة |
Evet, senin yüzündeki o gülümsemeyi yoke etme işi. | Open Subtitles | نعم، ربما لأمحو هذه الإبتسامة من على وجهك |
Yüzündeki o züppe gülümsemeyi sildiğimi düşlüyorum. | Open Subtitles | ماحياً تلك الإبتسامة المتغطرسة من على وجهه |
Şu "blues" havası, kendini beğenmiş tavırları, ...bulmacaları, o gülüşü, o büyük kırmızı gözleri. | Open Subtitles | الحكمة الكئيبة , التعليقات الوقحة , الكلمات المتقاطعة الإبتسامة , تلك الأعين المائية الحمراء |
Bak, "George tatlı gülümseyen" sana tedavini sağlamayacaktı. | Open Subtitles | لم تكن لتجعلك تتعالج حسنا،ياسيد الإبتسامة الظريفة يمكنك الذهاب 90 00: 02: |
Ama sahte bir Gülümse ise kaslar...kasılmazlar. | Open Subtitles | لكن لو كانت الإبتسامة مُزيّفة، فإنّ العضلات لا تتقلّص. |
Aynı pis gülüş, aynı kahkaha, böyle ufak, tefek şeyler. | Open Subtitles | نفس الإبتسامة و نفس الضحكة كل التفاصيل الصغيرة |
Bu doğru comebola. gülümsemeye devam et. | Open Subtitles | هذا صحيح كوميبولا إذن حافظ على الإبتسامة |
Bulaşıcı bir gülümsemesi vardı. Kimse karşı koyamazdı. | Open Subtitles | كان لديها الإبتسامة الساحرة التي لا يمكن لأحد مقاومتها |
Diyosun. Bence o yüzüme kocaman bir gülücük yerleştirebilecek kadar erkek. | Open Subtitles | حسناً، أظنّ أنّه رجلٌ بما فيه الكفاية ليرسم الإبتسامة على وجهي |
İşte güneş ışığı gibi bir tebessüm. | Open Subtitles | و أتمنى أن الأن ها هى الإبتسامة المصنوعة من ضوء الشمس |
Şimdi yine eski anılardaki Gülümsemen kaldı yalnızca bana. | Open Subtitles | ♫ الآن، مرة أخرى ♫ الإبتسامة من الذكرى القديمة هي ♫ ما تبقت فيَّ فقط |
Yüzümde her gün bir gülümsemeyle uyanmamın sebebi sensin. | Open Subtitles | أنت السبب فى رسم الإبتسامة على وجهى كل صباح. |
Bir sonraki mucizenin, gülümsemenin ya da dileğin nerede gerçekleşeceğini bilemezsin. | Open Subtitles | أنت لا تعلم من أين ستأتي المعجزة التالية، الإبتسامة التالية و الأمنية القادمة |
Bu gülüşün arkasında çıkmaya çalışan daha büyük bir gülüş var. | Open Subtitles | خلف هذه الإبتسامة ابتسامة أكبر تريد ان تخرج |
Kibirli gülüşünü atabilirsin ve her şeyi biliyormuş gibi davranabilirsin. Ama bilmiyorsun. | Open Subtitles | يمكنكَ رسم الإبتسامة المتغطرسة والتصرّف وكأنكَ تعرف كل شيء عن كل شيء، لكنكَ لستَ كذلك |