Şimdi, bu pupal evresi ve bu evrede dişiler erkeklerden daha iri. | TED | الآن، هذه هي طور الشرنقة، وفي هذه المرحلة الإناث أكبر من الذكور. |
dişiler içeri ilerleyip yığına ekleme yaparken erkek mürekkepbalığı tepede durur. | Open Subtitles | يحوم الصبار الذكر قريبا بينما تتحرك الإناث هنا ويضيف إلى العنقود |
Tek tutarsızlık erkek ve kadın kurbanlara uygulanan kaba kuvvet oranı. | Open Subtitles | الإختلاف الوحيد هو مسألة الإصابة التي حدثت، بين ضحايا الإناث والذكور |
Erkek beyinlerinin kadın beyinlerinden daha yavaş. Bu kanıtlanmış bir gerçek. | Open Subtitles | لقد أثبت العلم أنّ أدمغة الذكور تنضج أبطأ مقارنة بأدمغة الإناث. |
Yanındaki herhangi bir dişi değil, hareminin en değerli parçası. | Open Subtitles | وهي ليست بالأنثى العادية إنها أعلى الإناث مكانة ضمن حريمه |
Gıdıklama stratejisinde erkekler aslında dişilerin onları seçmesini sağlayacak hoş davranışlar sergiliyorlar. | TED | ايضًا رأينا استراتيجية الدغدغة حيث ان الذكور يرضون الإناث كي يختاروهم كشريك |
Öncelikle, kadınlar filmlerde hala bariz bir şekilde az yer alıyor. | TED | أولًا، ما تزال الإناث غائبات بشكل ملحوظ من الظهور في الأفلام. |
Yumurtaları erkeklerin emin ellerine teslim eden dişiler denize doğru uzun yolculuklarına başlıyorlar. | Open Subtitles | وقد استودعنَ بيوضهنَ في مأمن رعاية الذكور، تنطلق الإناث برحلتهنَ الطويلة إلى البحر |
Erkekler dişiler için kavgaya tutuşunca Akbabalar fırsat kollamaya başlıyor. | Open Subtitles | الكندور يراقب من اجل الفرص بينما تتعارك الذكور على الإناث |
Havada çiftleştikten sonra dişiler her biri kraliçelerinin soyundan olan yumurtalarını çöle saçıyorlar. | Open Subtitles | يتزاوجون في الهواء، ثم تنتشر الإناث عبر الصحراء، تحمل كلٍ منها نسل الملكة |
Daha iri avları seçerek dişiler kışın ormanda hayatta kalma şanslarını arttırıyorlar. | Open Subtitles | باستهداف طرائد أكبر حجمًا تعزّز الإناث فرص نجاتها خلال الشتاء في الغابة |
En son kuzeye doğru giderken görülen iki kadın kaçak için tetikte olun. | Open Subtitles | كن على اطلاع على اثنين من الهاربين الإناث شوهد آخر مرة باتجاه الشمال. |
Diane Lockhart şirketi kadın ortaklardan oluşan bir şirkete dönüştürmeyecek. | Open Subtitles | ديان لوكهارت ليست مناورة لجعل هذه الشركة كلها من الإناث. |
Anlamadığımız genetik faktörlerden biri de, kadın ve erkekler açısından gördüğümüz farklılıklardır. | TED | إن أحد العوامل الجينية التي لا نستطيع فهمها، بالمقابل ، هو الفرق الذي نراه من ناحية الذكور و الإناث. |
Uzağa kaçsalar bile erkek güveler dişi güvelerin kokusunu yemeden uyumadan takip edecek. | Open Subtitles | حتى لو انهم بعيدا ذكور العث تتبع رائحة الإناث بدون أكل أو نوم |
Hamile kalmak için erkekleri cezbedip sonra onları yiyen tropik dişi böcekler gibiyim. | Open Subtitles | أنا مثل الحشرات الاستوائية الإناث أن ينكح الرجل في تلقيح الذاتي ويأكل منها. |
İki dişi arasındaki kavgayı durduran bir erkek. | TED | هذا ذكر يحسم نزاعاً بين اثنتين من الإناث. |
Bu, dişilerin orta yaşta tamamen üremeyi durdurmak üzere evrim geçirmelerinin nedeni olabilir. | TED | هذا قد يكون السبب في تطور الإناث للتوقف عن التكاثر في منتصف العمر |
Fiziksel eğitimde olan bütün kadınlar için standart bir prosedürdür. | Open Subtitles | إنّها إجراءات إعتياديّة تطبّق على كل الإناث في التدريبات البدنيّة. |
bayan müşterilerle flört etmek de işinin bir parçası mı? | Open Subtitles | الدردشة مع الإناث من الزبائن أهذا جزءٌ من الإتفاق ؟ |
İkincisi ise bir fenomen (olağanüstü doğa olayı) ki erkekler dişileri bulmada çok çok iyiler. | TED | وثانيًا ظاهرة أن الذكور جيدة جدًا جدًا في العثور على الإناث. |
Bir ülkedeki kadınların, sınır ötesindeki mevkidaşlarındansa o ülkedeki erkeklere daha çok benzediğini bulduk. | TED | وجدنا أن النساء في بلد واحد يشبهون أكثر الرجال في ذلك البلد من نظرائهم الإناث عبر الحدود. |
Birlikte toplanarak, erkekler dişilere evlilik yerinin neresi olduğunu bildiriyor. | Open Subtitles | بالتجمع سويةً، يتيقن الذكور أن الإناث تعلم مكان سوق الزواج |
Yaşlı bir erkeğin desteğiyle bu güce sahip olursanız o yaşlı erkeğin dişilerle çiftleşmesini sağlamanız gerek. | TED | فإذا اعتليت السلطة بدعم من ذكر مسن فإن عليك أن تجعل هذا الذكر المسن يتزاوج مع الإناث. |
Güzel, güvenli bir yuva, bir dişiyi cezbetmek için etkili olabilir. | Open Subtitles | بيت آمن جيد يمكن أن يكون أيضاً إغواء فعال جداً لجذب الإناث به. |
Parmak izlerinde ve merhemde aynı kadının DNA'sı var. | Open Subtitles | أوه، نفس الحمض النووي الإناث على طباعة ، وأنبوب المرهم. |
Önce, dişinin ilgisini çekmek için küçük bir şov yapıyor. | Open Subtitles | في البداية يعلن عن نفسه و ينادي بحثاً عن الإناث |
Google'da biraz araştırma yaptım. Kadınları cezbeden şey kokuymuş. | Open Subtitles | كنت أبحر فى جوجل وإكتشفت بأن الإناث الرائحه تجذبهم |
dişilerden oluşan haremi yazdan kalan son otlarla beslenirken, onları koruyor. | Open Subtitles | يلاصق نساءه من الإناث كظلالهنّ بينما يرعينَ آخر كلأ فصل الصيف |