Mahkeme ev sahibinin eski mağduriyetlerini kanıt olarak kabul etmiyor. | Open Subtitles | المحكمة لا تسمح بأن تكون شكوى المالك السابق ضمن الادلة |
Eğer kanıt göründüğü gibiyse bu adam casusluk ve silahlı karışıklık için asılır. | Open Subtitles | إذا كانت هذة هى الادلة هذا الرجل سيعدم فى الفجر للتجسس والعصيان المسلح |
Çünkü ben ofisine girdiğimi, kanıtları bulduğumu ve kazara kapıyı açık unuttuğumu ve kim olduğu bilinmeyen biri tarafından dayak yediğini sanıyordum. | Open Subtitles | أعتقد بأنني اقتحمت مكتبه ووجدت الادلة ثم تركت بابه مفتوحاً من دون قصد بعد ذلك اعتدى عليه شخصا ما و قام بضربه |
Profile uyuyor ve kanıtlar onu gösteriyor, ama samimi görünüyor. | Open Subtitles | هو يلائم التحليل، و الادلة تشير اليه لكنه يبدو صادقا |
Suç haritası gibi. Bu defter bir delil. Ya polis kaybolduğunu anlarsa? | Open Subtitles | إنه مسرح جريمة، الكتيب من الادلة ماذا لو تذكر الشرطي انه مفقود؟ |
Eğer deliller bu kadar yetersizken müvekkilimi mahkum ederseniz... sizi temin ederim birgün bir yerde gecenin sessizliğinde... çığlıklar atarak uyanacaksınız. | Open Subtitles | و انا اقول لك لو تمت ادانته بهذه الادلة الغير كافية اوؤكد لكم ان في يوم من الايام في سكون الليل ستستيقظون علي صراخكم |
O tarihte bir önceki suçunu kanıtlayan hangi kanıtı buldunuz? | Open Subtitles | في ذلك التاريخ ما الادلة التي استعدتها من جرائمه السابقة؟ |
Dinazorların çocukluktan yetişkinliğe geçerken çok değiştiğine ilişkin pek çok kanıt bulduk. | TED | ووجدنا الكثير من الادلة على ان الديناصورات تتغير على طول مرحلة نموها منذ الصغر نحو البلوغ |
Zor sorular sorun. kanıt bulmak için sorun. | TED | اسأل الاسئلة الصعبة، اسأل لترى الادلة و الاثباتات. |
Ama sözlü güvencelerimize karşın bir kanıt istediler. | TED | ولكن على الرغم من تأكيداتنا الشفهية لهم، إلا انهم يريدون بعض الادلة. |
Ve bu davada zaten incelemiş olduğumuz daha somut kanıt parçaları var. | Open Subtitles | وهناك ايضا مزيد من اجزاء ملموسة من الادلة في القضية والتي قد فحصناها بالفعل |
Ne de olsa elinizde birçok kanıt var. | Open Subtitles | هناك الكثير من الادلة التى تساند نظريتك. |
Telefonları ayırmak, kanıtları paketlemek ve sonu gelmeyen raporlar yazmak... | Open Subtitles | فقط اسجل الهواتف واغلف الادلة واعبئ طلبات اوراق غير منتهية |
Mahkeme nezdinde kanıtları ortaya koyana kadar davanın ertelenmesini istememin çok şaşırtıcı yönleri var. | Open Subtitles | هناك بعض الغموض يواجه هذه القضية اريد ان احجب أساس المرافعة الى ان اضع امام المحكمة بعض الادلة |
kanıtlar ortaya çıkınca, teoriler yerini sonuçlara bırakır. | Open Subtitles | النظريات تعطي طريق لاستنتاجات عندما تكون متضمنة كل الادلة |
Qassam'ın odasından toplanan kanıtlar nerede? | Open Subtitles | إذن أين باقي الادلة التي أخذت من غرفة قسـام |
Biz delil toplamak için buradayız. Sosyal hizmet görevlisi değiliz. | Open Subtitles | نحن هنا لنجمع الادلة نحن لسنا هنا لآداء مهمة إجتماعية |
Burda senin sözün delil kabul edilemez. Silahını alıp nereye gitti? | Open Subtitles | جميع الادلة ثابته عليه الم تشاهد التقرير هو استعمل مسدسة |
deliller, parmak izleri, tanıklar aleyhindeydi. | Open Subtitles | الادلة كانت كلها ضده: بصمات الأصابع ، والشهود. |
Bu kanıtı yetkili birine göstermek görevinizdi. | Open Subtitles | من واجبك ان تعرض هذه الادلة على المسئولين |
İki bilgisayarın da sabit disklerini analiz edersek ipucu elde edebiliriz. | Open Subtitles | إذا حللنا القرص الصلب لكلا الحاسبيين سوف نحصل على بعض الادلة. |
Savcılığın istediği her şeyi kanıtlara dahil etmesine göz yumuyorsunuz. | Open Subtitles | انت تدع مكتب المدعي العام يضعون كل مايشتهون ضمن الادلة |
Polisler delili kaydettikten sonra bir kopyasını bize verirlerdi. | Open Subtitles | كنت سأقول ان الشرطي سيدعنا ننسخ الادلة بعد ان يتم تسجيلها |
Morgan Donnelly'nin bazı stand-up gösterilerini inceledim, içlerinden ilginç ipuçları ve anlayışlar çıktı. | Open Subtitles | , لذا رايت بعض من نكت مورقان دانلي, اتتني ببعض الادلة التي يجب ان نهتم بها. |
O kızı öldürmediğimi bilen insanlar, çünkü o insanlar kanıtların tamamını görüyor. | Open Subtitles | أشخاص يعرفون بأنني لم أقتل تلك الفتاة لانهم إطلعوا على جميع الادلة |
Biliyorum. Avukatın olarak, delillerin aleyhine olduğunu söylemeliyim. | Open Subtitles | لأنني محاميك سوف اخبرك أن الادلة قوية للغاية. |
Avukatım olarak, aleyhimde kullanılan delillere tam erişimin var değil mi? | Open Subtitles | الآن كمحام لي, تملك حق الإطلاع على كامل الادلة ضدي, صحيح؟ |
kanıta göre katil, hemen onun yanında oturuyordu. | Open Subtitles | تشير الادلة الى ان القاتل كان يجلس بجواره |
Minibüsünde bulunan onca kanıttan sonra sanırım başka da bir şansı yoktu. | Open Subtitles | أعتقد لم يكن لديه خيار، بعد كل هذه الادلة التى وجدوها بسيارته |