| Buraya geldiğimizden beri tek yaptığım şey özür dilemek oldu. | Open Subtitles | مُنذُ أن أصبحنَا هنا، كل ما نقوم به هو الاعتذار. |
| Howard 2008 yılında yeniden şirkete katıldı ve yaptığı ilk işlerden biri 180 bin çalışanından özür dilemek oldu. | TED | انضم هاورد مرة أخرى للفريق عام 2008، و واحدة من الأمور الأولى التي فعلها كان الاعتذار لـ 180 ألف موظف جميعهم |
| - O sakarlıklar için özür dilemek istiyorum. - Kesinlikle sorun değil. | Open Subtitles | أردت الاعتذار لأننى بدوت أخرقا هذا حقيقى |
| Kendi yaptıklarımdan dolayı seni suçlayacağım için şimdiden özür dilerim. | Open Subtitles | أريد فحسب الاعتذار مقدما عن الأشياء التي سألقي باللوم عليك |
| Evet, sanırım ondan özür dilemesi gerek, bilirsin, yüz yüze. | Open Subtitles | مهلاً ماذا فعل؟ أجل , ظننت أنه يريد الاعتذار إليها |
| İçerideki davranışlar için özür dilemek istiyorum. Çok kabaydı. | Open Subtitles | أرغب في الاعتذار عن التصرف في الداخل، أعتقد بأنه كان قاسيا |
| özür dilemek istiyordum geçen gün sizi korkuttuysak. | Open Subtitles | اردت الاعتذار لليوم السابق في حاله كنا اخفناكي |
| Selam Şef, tam özür dilemek istediğim kişi. | Open Subtitles | اهلاً يا رئيس الشخص الذي نت اريد الاعتذار له |
| özür dilemek ameliyatı yarıda kesmez, Miranda. | Open Subtitles | الاعتذار غير مجدية عندما يتعلق الأمر بالجراحة، ميراندا. |
| Senden özür dilemek istiyorum kendimi sana kapattığım için ve yanında olmadığım için. | Open Subtitles | أودّ الاعتذار منك، لأنني أبعدتكِ عن حياتي ولم أكن إلى جانبكِ |
| özür dilemek yerine benimle caz yapıp, eveleyip geveliyor. | Open Subtitles | بدلاً من الاعتذار أخذ يغنّي ويتراقص أمامي. |
| Bana seçenek sundular. Hapis, ordu ya da yargıçtan ve yaşlı bayandan özür dilemek. | Open Subtitles | لقد منحوني خيارًا، السجن أو الجيش أو الاعتذار للقاضي والسيدة العجوز |
| Böyle geldiğim için çok özür dilerim. | Open Subtitles | ينغي علي الاعتذار على القدوم هكذا بشكل مفاجئ |
| Zamansızca döndüğüm için özür dilemesi gereken benim. | Open Subtitles | أنا من ينبغي عليه الاعتذار عن العودة في وقت غير مناسب |
| Bir de özür dileme biçimini gözden geçir istersen, çünkü bu berbat. | Open Subtitles | و ربما عليكَ العمَل على طريقتكَ في الاعتذار لأنَ هذا الاعتذار سيء |
| Sanırım bu sabahki sert çıkışın için özür dilemeye çalışıyorsun. | Open Subtitles | من الاعتذار لهذا غضب أنا تحملت في وقت سابق اليوم. |
| Neden olduğum zarar için bir özür yazısı yazdım ama bir Özrün bunların hiçbirini asla telafi edemeyeceğini de biliyordum. | TED | كتبت رسالة اعتذار للألم الذي سببته، لكنني كنت أعلم أن الاعتذار لن يمحو أيّاً منه أبداً. |
| Tek anlamlı özrü benden alacaksınız. | Open Subtitles | الاعتذار الوحيد ذو معنى هو الذى تحصلين عليه منى |
| Özür dilemene gerek yok. Ben de aynısını yapardım. | Open Subtitles | ليس عليك الاعتذار لو كنت أنا سأفعل نفس الشيء |
| Görünüşe göre bir arkadaşınla kavga ettiğinde, ondan özür dilemen gerekirmiş. | Open Subtitles | تبيّن أنه عندما يتشاجر المرء مع صديقه، يفترض به الاعتذار. |
| Kara'nın kahvesi için özür dilemem gerek. Bunu kavgaya dönüştürdüğüm için de. | Open Subtitles | علي الاعتذار عن قهوة كارا اشعر بالأسف عليها |
| Ancak Özür dilemeyi gerektiren bir şey yaptığına inanıyorsan. | Open Subtitles | إلا إذا كنت تعتقد أن لديك شيء الاعتذار عن. |
| Ama böyle sudan bir sebeple buraya geldiğim için sizden özür dilemeliyim. | Open Subtitles | ولكنى يجب الاعتذار عن هذا السبب البديهى. |
| - özür dilemesi gereken sizsiniz. Ameliyatı siz yapmalıydınız ama ona bıraktınız. | Open Subtitles | أنت التي يتحتم عليها الاعتذار كان من المفترض أن تجري الجراحة |
| Benim hatam ama sürekli özür dileyemem. | Open Subtitles | إنها غلطتي ولكن لا أستطيع الاستمرار في الاعتذار |
| Dokuzuncu adımda yanlış yaptığın herkesten özür dilemelisin. | Open Subtitles | الخطوة التاسعة تنص أن عليك الاعتذار إلى كل شخص أخطئت في حقه. |