Bu bazen oluşan şefkat, hakkında konuşmadığımızdır. Asla "bazen" olarak kalmaz. | TED | اذن فهذا التراحم العرضي, نحن لسنا بصدده. لن يبقى أبداً عرضيا. |
Ve umarım şefkat sizin için de hem eğlenceli hem de karlı olacaktır. | TED | و أتمنى أن يكون التعاطف و التراحم ممتعا و مربحا لكم أيضاً. |
Yapay zekâ insanlarla analitik bir araç olarak çalışacak, insanlar da sevgi ve sıcaklıklarını şefkat gerektiren işlere yönlendirebilecek. | TED | وسيعمل الذكاء الاصطناعي مع البشر كأدوات تحليلية يمكن للبشر أن يلفوا دفئهم حولها في سبيل وظائف التراحم العالية. |
Ve bütün bunları orta noktada birleştiren şey şefkat duygusudur. Bu duygu bizim tabiri caizse köklerimizde bulunmak zorunda. | TED | وموازنة كل هذا في الوسط هو بحد ذاته مفهوم التراحم المتوازن والذي كان موجودا منذ القدم لدى اسلافنا |
şefkat duygusu bize gelir, çünkü bizler Tanrı'nın gölgesi olarak yaratıldık. O ki, en şefkatli olandır. | TED | ان فكرة التراحم تأتي الينا لاننا مخلوقون على هيئة الله والذي هو الرحمن الرحيم |
şefkat hakında düşünürken, aklıma birden çizgi filmin bir bölümü geldi. Kulubede uzanmış yatıyor, ve diyor ki, "İnsanların; komşularını kendilerini sevdikleri gibi sevmesi gerektiğini gerçekten anlıyorum ve takdir ediyorum. | TED | وبينما كنت افكر بموضوع التراحم تذكرت فورا واحدة من حلقات الكرتون والتي كان بها سنوبي جالسا ويقول لقد فهمت الامر وانا اقدر ذلك على الانسان ان يحب ل جاره ما يحبه نفسه |
diyorum. (Gülüşmeler) (Alkışlar) Her şey, öğretilmeli, şefkat da dahil. | TED | (ضحك) (تصفيق) كل شيء، كل شيء ينبغي أن نُربّى عليه، بما في ذلك التراحم. |
Peki şefkat duygusu ne gerektiriyor? | TED | فعلى ماذا يشمل هذا التراحم ؟ |
şefkat de limitli olacaktır. | TED | التراحم كذلك سيصبح محدوداً. |
! KBS:Yani şefkat bildirgesi işte tam burada başlıyor. | TED | KBS:اذاً, ميثاق التراحم يبدأ من هنا. |