Ama keyfin bilir. Yapacağın o güzel şeyleri düşünmeye devam et. | Open Subtitles | ولكن حسناً، فكّر في الأمر وفي كل الأمور الجميلة التي ستفعلها |
Elimizde olan tüm kanıtlar, karanlık maddenin orada olduğunu söylüyor ve gökleri dolduran o güzel sarmal galaksilerde olan bir sürü şeyi açıklıyor. | TED | كل الأدلة التي نملكها تثبت أن المادة المظلمة موجودة وذلك يتمثل في كثير من الأشياء في تلك المجرات اللولبية الجميلة التي تملؤ السماء. |
Birlikte geçirdiğimiz onca güzel yıldan sonra... ne zaman yalan söylediğini anlamıyor muyum sanıyorsun? | Open Subtitles | بعد كـل السنين الجميلة التي قضينـاهـا معـا تعتقدين أني لـن أعرف متى تكذبين ؟ |
Kendinizi dev bir mücevher kutusunda hayal edin, hayatınızda gördüğünüz en güzel şeylerle dolu. | TED | تخيل نفسك في صندوق مجوهرات ضخم مع كل الأشياء الجميلة التي لم يسبق لك أن رأيتها في حياتك |
bu bilgiyi içeren çok güzel bir molekül. | TED | هو تلك الجزيئة الجميلة التي تحتوي على المعلومات. |
Seni sürekli ziyaret etmeye gelen hatundan bahsediyorum. | Open Subtitles | تلك الجميلة التي تأتي لزيارتك دائما. |
Sana aldığım bu muhteşem küpeleri gördüğünde bu kadar kızmazsın belki de. | Open Subtitles | و ربما لن تكوني مستائه عندما ترين هذه الأقراط الجميلة التي جلبتها لك |
İstediğimiz tüm o harika şeylere başlayabilmek için. | Open Subtitles | وتفعلون بعض الأمور الجميلة التي تريدونها |
İnsanlar neden evlerini, turist olarak gittiğimiz o güzel evlerini terk ediyorlar? | TED | لماذا يهجر الناس بلادهم، بلادهم الجميلة التي نزورها كسياح؟ |
ve uçuşan o güzel şeylere dönüşürler.. | Open Subtitles | ويتحولون إلى هذا المخلوقات الجميلة التي يمكن أن تطير بعيداً |
Charlie'nin hakkınızda anlattığı o güzel şeylerden sizleri tanıyorum. | Open Subtitles | لقد عرفتك من الأشياء الجميلة التي أخبرتني تشارلي عنك |
Çünkü o güzel komşu kızı gibi gözüküyor. | Open Subtitles | لأنها تبدو وكأنها الفتاة الجميلة التي يحلم بها الناس كلهم |
Öğretmenliğe devam edip yaptığım o güzel takıları satmaya başlayacağım. | Open Subtitles | ،وأنا لازلت أعمل بالمدرسة .. وسوف أبدأ ببيع تلك المجوهرات الجميلة التي أصنعها .. |
Senin için değil eski dostum, daha çok o güzel karın için yaptım. | Open Subtitles | أنا لا أنظر ليك فقط أيها الرجل لكن أنظر لزوجتك الجميلة التي إعتقدت أنك جوهرة |
Ailemize yaptığı onca güzel şey için minnettar olmak yerine bencilce davrandım. | Open Subtitles | - بدلاً من أن أكون ممتنة لجميع الأشياء الجميلة التي يفعلها لعائلتي - كنت أنانية |
Bunun anlamı sen kaybettin, ben kazandım ve söylediğin onca güzel şeyi geri almak için artık çok geç. | Open Subtitles | مما يعني أنك تخسر، انا افوز، وقد فات الأوان لتستعيد كل تلك الأشياء الجميلة التي قلتها ! |
Kilisede hep en güzel ayetleri dinlerim. | Open Subtitles | دائما ما اتتبع الآيات الجميلة التي تلقى بالكنيسة |
Her gece keşfe çıkarsan bulduğun en güzel şeyler bile, acı verici olabilir. | Open Subtitles | عندما يكون عليك أن تكتشف في كل ليلة حتى الأشياء الجميلة التي عثرت عليها يمكنها أن تصبح أشياء مؤلمة |
Sabit teleskoplarımızdan biriyle çekilmiş çok güzel renkli görsellerimizden birini sizinle paylaşmak istiyorum. | TED | جيد، على أقل تقدير، أريد أن أريكم واحدة من الصور الملونة الجميلة التي حصلنا عليها من أحد التلسكوبات الأرضية. |
Burada bu kadar çok güzel şeyin olması şaşırtıcı. | Open Subtitles | إنه لأمر مدهش كمية الأشياء الجميلة التي هنا |
Seni sürekli ziyaret etmeye gelen hatundan bahsediyorum. | Open Subtitles | تلك الجميلة التي تأتي لزيارتك دائما. |
Tanrı'nın krallığından, insanoğlu için sunulan muhteşem şeyleri paylaşmak isteriz sizinle. | Open Subtitles | لدينا رسالة نود أن نشاركها معكِ بشأن الأشياء الجميلة التي سيفعلها ملكوت الله للبشرية |
Önündeki o harika şeyleri, biraz kıskanacak ilk insan olmayacağım. | Open Subtitles | لن اكون الشخص الاول الذي يغار منك من كل هذه الاشياء الجميلة التي امامك |